Artık yeter !

 

Nasıl bir süreçten geçtiğimizi sanırım ayrıntılarına inerek bir kez daha anlatmaya gerek yok.

AKP/Saray ittifakının yeniden nasıl bir devlet örgütlediğini hemen hepimiz çeşitli örneklemeler dolayısıyla somut olarak görüyor ve yaşıyoruz.

Peki, bu ‘dikta özlemi’ içeren tarza karşı ne yapacağız ?

Bugüne kadar olduğu gibi sesimizi kısıp oturacak mıyız ?

Haziran 2013’teki Gezi ayaklanması gibi bir toplumsal patlama beklemeye mi çekileceğiz ?

Yoksa, ‘Biz başka alem isteriz’ sözünün altını doldurup AKP/Saray ikilisinin kurmaya çalıştığı dikta rejimine karşı gerektiği gibi mücadele mi edeceğiz ?

Tercihler bunlar…

Benim tercihim son seçenekte yana. Halkımız, örgütlü biçimde dikta karşıtı mücadeleyi önüne koymak zorunda. Bunun için de, en azından temel paradigma olarak laiklik kazanımına sahip çıkmak veya yeniden laikliği kazanmak konusunda kararlı duruşu sergilemek gerekiyor.

İşte, bu zorlu bir mücadele sürecini gerektiriyor.

Bunu becerebilmek ve başarıya ulaşabilmek için sonuçtaki siyasi hedefimiz ‘Diktaya nokta koymak’ olmalıdır. Bunu da sağlayabilmek için, dikta özlemlilerinin dışındaki tüm muhalefetin ortak değerler etrafında toplanmasını sağlamak önemlidir.

İşte, 2013’teki Gezi ayaklanmasında sonra toplumsal muhalefeti yan yana getirme ve AKP/Saray ikilisinin dikta özlemine karşı duruşu örgütleme adına oluşan Birleşik Haziran Hareketi (HAZİRAN), yerel meclislerin üretimi sürecinin ardından kurulan Türkiye Meclisi’ni, ikinci kez yine Ankara’da topluyor. Bu hafta sonu yapılacak Türkiye Meclisi toplantısının ana başlığı ‘Diktaya nokta’ olarak belirlendi.

Yarın, meclis temsilcileri toplantısı gerçekleştirilecek. Ardından Pazar günü ise Ahmet Taner Kışlalı Spor Salonu’nda tüm HAZİRAN dostlarıyla birlikte ‘Diktaya Nokta’ buluşmasında bir araya gelinecek.

Recep Tayyip Erdoğan’ın ülkemizi götürmek istediği yer malum’ diyen HAZİRAN Hareketi, ‘AKP/Saray ittifakının, her yanı çürümüş, lime lime dökülen düzenlerini baskıyla sürdürmeye çalıştıklarını’ öne sürüyor.

Hareketin bir de önemli iddiası var. Diyor ki;

‘Haziran isyanından Cerattepe’ye, bugün ayağa kalkan liselilere kadar halk, islamcı faşizme teslim olmayacağını gösterdi…………..’

Evet, tam da bu noktada bir adım daha atma, birleşme ve ‘dikta’ merkezli yeni düzen özlemine karşı koyma zamanının geldiğini görmek gerekir.

Cerattepe’den liselere kadar ayağa kalkan milyonların, Şeriat-Hilafet anayasasını durdurmak, emeğin gasp edilen haklarını savunmak ve laikliği kazanmak için omuz omuza verme zamanıdır.

Artık Yeter;

Suskun toplum olmayacağız…

Artık yeter;

Bu ülke, bu halk satılık değil…

Artık yeter;

Hanedan yönetimine sessiz kalınmaz…

Artık yeter;

Diktaya boyun eğmeyeceğiz…

Bu kadar yeter dedikten sonra ‘çare nedir’ diye soranlar elbette çıkacaktır. Çare, sömürüsüz, eşit ve özgür bir yaşam kurmaktır. Yani, çare SOSYALİZM’dir.