Sosyalistlerin, komünistlerin yaşadıkları 12 Eylül travmasından sonra en iyi biçimde yerine getirdiklerini düşündükleri şey, yitirdiklerini anmak ve geride kalanlarla dayanışma içinde yaşamaktır.
Ama, gerçekte böyle midir ?
Bunu, tüm çıplaklığıyla sorgulamak gerekir…
Kocaeli’nde, 12 Eylül 1980 faşist darbesi öncesinde sosyalist sol adına en yaygın örgütlenmeye sahip yapılardan biri illegal Türkiye Komünist Partisi (TKP) idi. O yapılanmanın kadrolarının önemli bir bölümü tutuklanarak Konca ve benzeri askeri cezaevlerine konuldu. Üst düzeyde bir bölümü de yurtdışına çıktı ve halen gittikleri ülkede yaşıyorlar.
Ama, hayat devam ediyor.
Burada kalıp, günlerini cezaevinde geçirenler arasında yer alan Konca tutukluları, yitirdiği yoldaşlarını anma ve o yoldaşlarının hayatta kalan yakınlarıyla dayanışmayı güçlendirmek için 23 yıl önce ‘’Mustafa Suphi’den günümüze hiçbir şey unutulmadı, hiç kimse unutulmayacak’’ diyerek anma yapmaya başladı.
Kocaeli Birlik Dayanışma Grubu adıyla yapılan bu anmalara, yıllar itibarıyla aralıklı olarak ben de katıldım. Anma biçimi gündüz panel ya da söyleşi, gece ise birlikte yemeğe gitmek oluyor. Yani, yılda bir kez yan yana gelip, anıları tazeleyip gece de biraz keyifli hale dönüşen sohbetlerde geçmişin izini aramak.
Kimine göre önemli bir etkinlik,
Kimine göre nostalji,
Kimine göre geçmiş siyasal mücadelenin rakı masalarına meze edilmesi…
Benim gördüğüme gelince…
Gündüz panel, gece ise yemek etkinliğine geçmişte bu grup içerisinde siyasal mücadele yapanların çok önemli bir bölümünün katılmayışıdır.
Nerede o insanlar ?
Neden mevcut etkinliği örgütleyenlerin yanında olmazlar ?
Yoksa yollar çoktan mı ayrıldı ?
Vefanın devamı olarak halen dayanışma sürüyor mu ?
Yoksa, dayanışma sözcüğü sadece bu grubun anılması için mi kullanılıyor ?
Bu yılki gündüz paneline 12 eylül öncesinin illegal TKP’sinde Merkez Komite üyesi olarak da görev yapmış olan gazeteci-yazar Atilla Aşut ile sendika uzmanı-yazar Zafer Aydın katıldı.
Aşut, Türkiye İşçi Partisi üyeliği, Trabzon İl Başkanlığı, MYK üyeliğinden TKP’ye uzanan siyasal geleneğinde yaşadıklarını günümüze öğreti olarak aktaran bir sunumla belleklerimizdeki bilgileri tazelememizi sağladı.
Aydın ise işçi sınıfının mücadele süreçlerinde sosyalistlerin-komünistlerin katkısını, siyasal yapılarla işçi sınıfının birlikte yol yürüyüşünde yaşananları derli toplu biçimde sunum haline getirip, belleğimizin diğer yanındaki bilgileri yeniledi.
‘’Dünden bugüne yaşadıklarımızdan öğrendiklerimiz’’ başlıklı bu güzel panel, her ne kadar katılımı az da olsa katkıları açısından önemliydi.
Geceye ilişkin söyleyeceğim ise ne yazık ki negatif…
Katılım azdı,
Gecenin ruhunda eksikler vardı,
Dar bir grupla sürmesi dolayısıyla politik geçmişi temsil edip etmediği tartışılır haldeydi,
Ve, gecede yapılan bir konuşmanın, siyaseten hala ‘ben merkezci’ yaklaşımlardan kopulamadığını göstermesi ibret vericiydi.
Anma ve dayanışma adına düzenlenen etkinliğin gündüzündeki ‘BİRLİK’ vurgusu, gecesinde ‘AYRIŞTIRICI BİR ÖRGÜTSEL DİLE’ dönüşünce, etkisi azalıyor.
Bu yüzden, geceyi keşke yaşamasaydım, keşke orada olmasaydım diye düşündüm.
Ama, gündüz paneli için hem düzenleyicilere, hem de konuşmacılara teşekkürü borç biliyorum.
Evet, onurlu bir geçmişten aydınlık bir geleceğe uzanmak için, yaşadıklarımızdan öğrendiklerimizin önemi çok büyük.
Unutmayalım, çoğaltalım…