Uefa Uluslar Ligi’nde haftanın maçında şok bir sonuçla karşılaştık. Son Avrupa Şampiyonası’nda namağlup şampiyonluğa uzanan İtalya, Kuzey Makedonya’ya play-off turunda elenerek Dünya Kupası hayallerini suya düşürmüştü. Oyunlarındaki gerileme Almanya’nın 5-2 kazandığı bu maçla bir kez daha ön plana çıktı ve İtalyanlarda henüz kupa mutluluğunun üzerinden 1 yıl bile geçmemişken, üst üste aldıkları kritik mağlubiyetlerle moraller yeniden bozuldu.
Almanya Euro 2020’de çeyrek finalde elenmiş, 2014 Dünya kupasında top seviyeye ulaşan oyunlarının ve sistemlerinin mimarı Joachim Löw ile yeni bir yapılanmaya gitmek için yolları ayırmıştı. Ardından Ağustos 2021’de göreve gelen Hansi Flick ile henüz mağlubiyet yüzü görmediler ve oyunlarının da yükselişte olduğu aşikar. Bu maçta da oyuna hükmeden taraf Almanya’ydı diyebiliriz. Hansi Flick; Bayern’deki sistemine benzer, rakip kaleye bir an önce gitmek ve ceza sahasına olabildiğince adam sokabilmek felsefesinin esintilerini Almanya Milli Takımı’nda da görmeye başladık. Müller; yine Bayern Münih döneminden hatırladığımız, 2. forvet rolünde yan toplarda ceza sahasında karışıklık yaratarak kaostan gol çıkarma ve rakip takım savunmasına gömüldüğü zamanlarda savunma dengesini bozan oyuncu rolüne Milli Takım’da da oturdu. Aslında geçtiğimiz dönemlerde bu takımın en net eksiklikleri Klose sonrası striker bir santrafor ve Lahm sonrası bek rotasyonu olarak göze çarpıyordu. Almanya’nın büyük takımlarına da baktığımızda (Bayern Münih, Borussia Dortmund gibi) bu mevkileri transferle kapattıklarını görüyoruz. Hoffman’ın Borussia Mönchengladbach ile tekrar yükselişe geçmesi forvet rotasyonunu rahatlatsa da “Almanya’nın forveti” için performansı yeterli olacak mı bakacağız. Sağ bekte, Leipzig’e sezon başında gelen Benjamin Henrichs’in iyi performansı onu milli takıma getirmeye yetti ama Hansi Fliks Uluslar Ligi’nde hem sol hem de sağ beke güvenmediğini farklı denemeler yaparak belli ediyor. Önümüzdeki Dünya Kupası’nda da Almanya’yı takip edeceğiz elbette ve gidişatları yönünde yeniden değerlendirmeler yaparız.
İtalya aslında Kuzey Makedonya’ya elenmese o kadar da negatif bir durum oluşmayacaktı. Avrupa Şampiyonluğu’nu Belçika, İspanya, İngiltere gibi takımları eleyerek alan İtalya’nın Kuzey Makedonya’ya elenerek Dünya Kupası’na gidemeyişi önemli bir kayıp oldu. Kaldı ki 2018 Dünya Kupası’nda da elemelerden geçememişti. Yani üst üste 2 Dünya Kupası atlamak İtalya tarihinde bile ilk kez yaşanan bir durum. Bu maça kadar Uluslar Ligi’nde de mağlubiyet yaşamayan İtalyanlarda Mancini’nin yeni denemeler yaptığını da görüyoruz. Frattesi, Gnonto, Scamacca, Raspadori, Calabria ve Politano gibi isimlerin performansını da görmek isteyen Roberto Mancini’nin Uluslar Ligi’ni çok da takmadığı belli oluyor. Ama bu seviye maçlar için oyunun düşüşünü görüp olabildiğince daha az rotasyonla maça başlaması daha mantıklı bir tercih olabilirdi sanki. Sonuç olarak, Mancini İtalyan medyasında çok eleştiriliyor ve en son 1957 yılında bir maçta 5 gol yiyen İtalya’da "Hezimet tekrarlandıysa bunun nedeni tekniktir" gibi yorumlarla görevden alınması gerektiği tartışılıyor. Son kupasından daha 1 yıl bile geçmemiş bir takımın bir anda aşağı düşmesi ve teknik direktörünü bu kadar tartışılması futbolun da vefasız bir oyun olduğunun, her zaman iyi olmayı gerektirdiğinin göstergesi.