Ahmet Civan Canova 1955 yılında Ankara'da doğdu. Babası tiyatrocu Mahir Canova, annesi Gündüz Sencer'di. Küçük yaşta iken anne ve babası ayrıldı, anneannesi tarafından büyütüldü. İlkokul yıllarında Ankara Radyosu'nda babasının yönetmenliğini yaptığı Radyo Çocuk Saati’nde küçük roller aldı. Üvey babası Kartal Tibet onu film setleri ile tanıştırdı.
1973 yılında Ankara Koleji'nden mezuniyetinin ardından konservatuar sınavlarına hazırlandığı 1974 yılının yaz aylarında Yılmaz Güney'in Arkadaş filminde oyunculuğa başladı. Aynı yıl Ankara Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü'ne kaydoldu. Öğrenciliği sırasında Şerif Gören'in yönettiği Nehir (1977) adlı filmde rol aldı. Konservatuardan 1979 yılında mezun oldu ve Devlet Tiyatroları kadrosuna girerek İstanbul Devlet Tiyatrosu'nda çalışmaya başladı, birçok oyunda görev aldı.
Yazarlığa ilk kez, 1989 yılında Kör Buluşma isimli bir film senaryosu yazarak başladı. Bu senaryo Kültür Bakanlığının açtığı senaryo yazma yarışmasında ilk ona girdi. 1994’te ilk oyunu Kıyamet Sularında'yı yazdı. Bu oyunu Kenan Işık tarafından sahnelendi.
Pek çok dizi ve filmde yer alan sanatçı, 2006 yılında Eve Dönüş filmindeki işkenceci polis rolü ile Altın Portakal En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü'nü, 2011 yılında Ölüleri Gömün oyunundaki rolü ile Afife Jale Tiyatro Ödülleri Yılın En Başarılı Erkek Oyuncusu Ödülü'nü kazanmıştı.
Canova, 1996 yılında Bizim Aile dizisinin senaryosunu yazmış ve dizide Ataç karakterini canlandırmıştır. Çiçek Taksi dizisinde Artist Celal, Paramparça dizisinde Rahmi Gürpınar rollerini canlandırdı.
Canova, 4 Ağustos 2022 tarihinde hastane odasından yayınladığı bir videoda, akciğerinde kitle tespit edildiğini söyledi. Canova, 16 gün sonra hayatını kaybetti.
Onu, Yılmaz Güney’le olan bir anısı ile anıyor, sevenlerine sabırlar diliyorum.
‘’1974 Haziran ayıydı. Film zaten bizim oturduğumuz yazlıkta çekilecekti. Yazlığın restoranında yanına çağırdı beni Yılmaz Güney, oturduk karşılıklı. ‘Filmde oynar mısın?’ diye sordu ansızın, bir süre havadan sudan konuştuktan sonra. Haber vermek için eve kadar yürüyüşümü hatırlıyorum. O anı hayatım boyunca unutmayacağımı düşünmüştüm sadece. Çok mutlu olmuştum. O yıl, afla tahliye olmuştu Yılmaz Güney. Çok sevinmiştik.
Yılmaz Güney bir başkaydı bizim kuşak için. Stardan öte; düşünen, üreten, mücadele eden, kafa yoran, cesaretli bir aydın, ideal bir sinema adamıydı. Öyle değerlendiriyor; hem hayranlık hem de saygı duyuyorduk. Meslek hayatıma böyle bir insanla başlamak her zaman övünç kaynağı oldu benim için. Bence en güzel kazanç bu. Bu dünyaya onunla merhaba demek.’’