Göz aydın hepimize
Mübarek günler bize
On bir ayın sultanı
Hoş geldin evimize.
‘Nerede o eski Ramazanlar’ diye, her yıl diyen olmuştur. Her gelen Ramazan ayı eskisini aratıyor. Özellikle pandemi nedeni ile son iki Ramazan’dır.
Çocukken tekne orucumuz; pide sırasında mis gibi kokan sıcacık pideyi alana kadar tutulurdu, eve varmadan pidenin ucundan mutlaka yenirdi.
Her akşam kalabalık sofralarda sabırsızlıkla akşam ezanı beklenirdi. Çok daha eski zamanlarda 1800’lü yıllardan kalma Osmanlı dönemine ait Ramazan topu atma geleneği varmış, günümüzde sadece bazı illerde bu gelenek halen sürdürülüyor.
Osmanlı demişken, Osmanlı Şerbeti’nden bahsetmeden olmaz tabi ki. Akla gelebilecek her türlü meyve ile yapılan Osmanlı şerbeti bal ve şeker ile tadlandırılıyor.600 yıllık bir geçmişe sahip Osmanlı Şerbeti çok yaygın olmasa da halen tüketiliyor.
Ve tabi ki yine muhteşem Osmanlı mutfağının Ramazan yaklaştıkça adını duyduğumuz, tadını tattığımız efsane tatlısı Güllaç.
Çok az malzeme ile yapılan bu tatlı adını içerisine katılan gül suyundan alıyor. Adı ilk "Güllü aş" olan bu tatlı zamanla Güllaç olarak değişmiş.
Ramazan sofralarımızın vazgeçilmezi iftarımızı açtığımız Hurma; hem dini yönden önemli hem de sağlık açısından birçok faydası var. Şeker, protein, lif, yağ ve birçok mineral içeriyor.
Peygamber efendimizde orucunu bir kaç tane hurma ile, eğer bulamazsa su ile açarmış. Oruç tutmanın amacı da zaten akşam tıka basa yemek değil. Oruç sayesinde bedenimiz detoks yapıyor ve sağlığa faydası olduğu bilimsel olarak kanıtlanmıştır, tabi oruç tutmaya engel olacak herhangi bir rahatsızlığınız yoksa.
Yemekten çok fazla bahsettik, karnımız gibi ruhumuzu da doyurmak gerek.
Türk-Osmanlı tarihinin iki önemli karakteri Hacivat ile Karagöz komik, atışmalı gölge oyunları ile Ramazan akşamlarında 7’den 70’e herkesin sabırsızlıkla beklediği gösteri anlarıydı. Günümüzde canlı izleme şansımız olmasa da online izleyebildiğimiz siteler var. Bu geleneksel gölge oyununu çocuklarımızın da izleyebilme imkânı olmasından ötürü şanslıyız.
Gelelim sahurların vazgeçilmezi Ramazan davulcularına. Bazen maniler eşliğinde davul çalan, bazen sadece davul sesi ile bizleri sahura uyandıran davulcularımız. Omuzunda davul elinde tokmağı ile sokak sokak gezdiğini düşündüğüm davulcuların meğerse arabanın bagajında oturup davul çaldığını gördüğümde, ne yalan söyleyeyim biraz hayal kırıklığına uğramıştım.
Ve tabi ki Mahya; Cami minarelerini süsleyen ışıl ışıl mahyalarda Ramazan, “Hoş geldin on bir ayın sultanı” , “Ramazan berekettir” gibi yazılarla karşılanır ve ay boyunca köyü, mahalleyi, şehri aydınlatır.
"Bir ay için" anlamını taşıyan Mahya, Farsça’dan dilimize mahiye kelimesinden geliyor.
Pandemi yüzünden ah o eski Ramazanlar dedirtecek huzur veren teravih namazları ve ardından sohbetlerimizi de camilerde yapamıyoruz.
Yine kalabalık iftar ve sahur sofralarında birleştiğimiz günlere kavuşmamız dileği ile, Hayırlı Ramazanlar