AFRİKA’YI BİTİREN SÖMÜRGECİLİK

Cengiz Akgün

Afrika kıtasında yaşanan açlık ve ölümler doğal olarak insanım diyen herkesi büyük üzüntüye sevk ediyor.

Hele çocukların açlık çekmeleri ve sonrasında yaşamlarını yitirmeleri insanlık adına tam bir trajedidir.

Afrika’yı bitiren sömürgeciliktir.

Afrika tarih boyunca hep güçlülerin sömürgesi olagelmiştir.

Sömürgecilik, daha çok ekonomik, ticarî, siyasi ve dinî amaçlarla güçlü bir devletin diğer devlet veya toplumlar üzerinde maddî, manevî bir kontrol ve nüfuz kurması veya üstünlük sağlaması hareketidir.

Sömürgecilik bir anlamıyla da emperyalizmin ta kendisidir.

15. yüzyıldan itibaren Portekizliler Angola ve Mozambik kıyılarını ele geçirirken, Hollandalılar da Güney Afrika kıyılarına yerleşmeye başlamışlardır.

Fransızlar ise Afrika’ya,16.Yüzyıldan itibaren Batı Afrika kıyılarında Senegal’den itibaren Afrika’ya girmeye başlamışlardır.

İngilizler ise genellikle Gine körfezi kıyılarına yerleşmişlerdir.

Belçikalılarda Afrika’da birçok ülke de sömürgecilik faaliyeti yürütmüş Kongo, Ruanda gibi bir çok ülkede zulüm uygulamıştır.

ÖNCE KÖLE OLDULAR SONRA TOPRAKLARI PAYLAŞILDI

Uzun yıllar köle, değerli maden, baharat ve palmiye yağı ticaretiyle uğraşan Avrupalılar, Afrika'nın iç kısımlarına ilgi duymamış, sadece kıyı bölgelerinde kurdukları üslerle depo ve çiftliklere hâkim oldular.

Amerika Birleşik Devletleri'nin sivil savaş (1861-1864) sonunda köleliği bütün ülkeden kaldırıp, köleleri tamamen serbest bırakması ve Batı Avrupa'da köle ticaretine karşı gelişen kamuoyunun da tesiri ile yarım asır kadar süren siyasî tartışmalardan sonra Fransa'da (1848), Portekiz'de (1858), Hollanda'da (1863), İngiltere'de (1867) ve diğer Avrupa devletlerinde, köle ticaretini yasaklayan kanunlar çıkarılması, Batılıların dikkatlerini, giderek gerileyen köle ticaretinin ardından tamamen Afrika'nın iç bölgelerine çevirdi. Kıtanın içlerine doğru düzenlenen ve dış görünüşleri dinî ve ilmî hüviyet taşıyan keşif seferlerini, toprakların emperyalist genişleme amacıyla paylaşılması ve sömürge haline getirilmesi takip etti.

Avrupalılar özellikle önemli nehirlerin kaynaklarını keşfetmek için çeşitli dernekler kuruldu. Bunlar çoğunlukla Hıristiyanlığı yaymak için, kilisenin ve sömürgecilik amacıyla hükümetlerin destekledikleri coğrafya dernekleri idi ve iç bölgelere keşif seferleri düzenliyorlardı. Bu keşif gezileri ve Afrika'nın iç bölgeleriyle ilgili olarak elde edilen bilgiler, Bab'da büyük ilgi gördü. Kilisenin desteğiyle misyonerler, seyyahların arkasından derhal Afrika'nın her tarafına dağıldılar. Güney ve Doğu Afrika Protestan, Orta ve Batı Afrika ise Cizvit ve Katolik misyonerlerin faaliyet alanı haline geldi. Hıristiyanlık propagandası ile Afrika dini anlamda da sömürülmeye başlanmış oldu.

Sonuç olarak, Afrika’da bu büyük yıkımın en büyük nedeni fark etmeksizin tüm dinleri kendi çıkarları adına kullanan emperyalizm ve kapitalist anlayıştır.