Yerel basında köşe yazan bir yazarın genel olarak yerel konularda yazması daha kabul edilir bir haldir ancak kimi kabul edilemez haller, olağanüstü durumlar vardır. İçiniz, içinize sığmaz…
Basın “özgürlüğü”nde geldiğimiz nokta budur. CHP Milletvekili, Gazeteci Enis Berberoğlu, Devlet sırlarını teşhir ettiği gerekçesiyle 25 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Üstelik bu müebbetten dönüşmüş hali. Neyse ki memlekette idam cezası yok. İdama hükmedilip hafifletilmiş halinin müebbet olduğu da söylenebilirdi.
Bu ne tür bir Devlet sırrı imiş ki döne dolaşa gazeteciye kadar gelmiş.
Bu nasıl bir Devlet sırrı anlayışı imiş ki bir zamanlar kanka olunan Fettullahçılar, üstelik cemaat üyesi oldukları biline biline kozmik odalara kadar sokulmuş.
Bu ne tür bir vatan, millet “sevgisi” ve “aşkı” imiş ki adam hala ülkenin başında.
15 Temmuz’daki hain darbe girişiminin önünü açan, zeminini oluşturan biri olarak hadi Allah’a sığınıp af istedin.
Tüm uyarılara kulak asmakla birlikte, “Aldatıldım…” deyin.
Bu ülkeyi, vatanı, milleti gerçekten seven; “Ben aldatıldım. Ben Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetemedim. Benim yüzümden memlekette neredeyse darbe oluyordu. Bugün itibari ile aktif siyasetten elimi ayağımı çekiyorum” derdi.
Gerçek vatansever öyle derdi….
Emperyalizstlerin işbirlikçilerinden böyle duruşlar beklemek elbette yanlış, nafile.
Neymiş…
Sözcü Gazetesi darbeden saatler önce dönemin Cumhurbaşkanı, günümüz Partili Cumhurbaşkanı, AKP Genel Başkanı ve Başkan adayı, Reyiz namlı Recep Tayyip Erdoğan’ın kaldığı ilçeyi falan belirtip terör örgütüne adres göstermiş.
İyi de aynı haberi Marmaris’te daha önce yerel bir gazete de yapmış. Kaldı ki bir ilçeye Cumhurbaşkanı gelecekse gelecek olması dahi o ilçenin yerel basını için manşet, bilemediniz sürmanşet haberdir.
E hani sen beyaz kefen falan giymiştin.
Ama gölgenden korkan hale gelmişsin.
Bir de kefen falan giydiğin falan yok ama giydirdiğin, giydirmeye çalıştığın besbelli.
Yargı ve adalet öyle akla zarar bir hale geldi ki artık mahkeme önüne çıkanların kimlik doğrulamasını yapan Hakimler zanlı veya sanığa, “Kayınpederin kim. Neci?” diye sorar hale gelecek.
Ya da zanlı veya sanık Hakim’e, “Sen benim kayınpederim kim, biliyor musun?” diyecek.
Asiye Çift Şahin’in bugünkü köşe yazısında da var.
FETÖ soruşturması sonrası serbest bırakanların “cezası”nı halk vermeliymiş.
Memlekette adalet biraz olsa bu söylem toplumda linç kültürünü dahi tetikleyecek olmasından esasla soruşturma konusudur, yargı konusudur.
Şayet Partili Cumhurbaşkanı, AKP Genel Başkanı ve Başkan adayı Recep Tayyip Erdoğan bu söyleminden ötürü hiç olmazsa formalite gereği dahi savcılıkta ifade falan vermeyecekse adalet anlamında sözün bittiği yerdir.
Adaletin bittiği yerdir.
Ve o adaleti çiğneyenler, yok edenler gün gelir onu arayabilirler.
Hele ki bir de memlekette yönetim anlayışı ve biçimi değişir;
aynı bugünkü AKP liderleri ve diğer yöneticileri gibi kendisinden başkasına yaşam hakkı dahi tanımak istemeyen,
Adalet, hukuk nedir bilmeyen birileri başa, başkanlığa falan gelirse
O çiğnediğiniz adaleti öyle bir ararsınız ki…
15 Haziran 2017
Abdal Malumkişi mahreç imzasıyla
Çerkezköy, Marmara Haber Gazetesi ve sitesinde
Yer alan yorumumdur.