Göze görünmeden, kalabalıklara fazla girmeden, gösteriş yapmadan yaşamaya özen gösteren birisiyim...
Geçmişten, çocukluğumdan, gençliğimden gelen bir tür güven eksikliği var bende.
İnsan yalnız yaşayamaz ben bu yalnızlığımı gidermenin bir yolu olarak yazmayı, okumayı keşfettim.
Yazmak benim için bir tür psikolojik tedavidir.
İçimdeki çibanı hafifletmenin bir yöntemidir.
Yazdığım yazılar içimi dökebileceğim, sorunlarımı paylaşabileceğim, fikirlerinden faydalanabileceğim dostlarım da var tabi.
Bir gün o dostlarımdan biriyle birlikteydim.
Bana “bizler hayatın misafiriyiz, malımız mülkümüz geçici olarak kullandığımız şeylerdir” dedi.
Bir de dedi ki, “yazı yazmak üst üstte sigara içmek gibidir”
“Bana ironi yaparak birine kötülük yapmak istiyorsan dua et aşık olsun” dedi.
Bu kadar sohbet yeter.
Ben asıl yazmak istediklerime döneyim biraz;
İnsanımızdan söz etmek istiyorum.
Benim halkım asırlar boyu yönetenlerinden baskılar görmüş, acılar çekmiş, ezilmiş, sömürülmüş, açlıkğa mahkum edilmiş bir halktır.
Yönetenler ve servet bahipleri varlıklarını halka karşı bir tahaküm haline getirmişler asırlardır.
Şeyhler, Sihler, toprak ağaları, bağnaz cahiller bu halkın sırtından beslenmişler keneler gibi...
Bu insanların yüzünden bu asırlarda bile bu ülkede kulaktan dolma fikirler karşılık buluyor boş sözler hurafeler, akıl dışı davranışlar doğru şeylermiş gibi algılanıyor...
Bir avuç azınlık olan servet sahipleri politikacıları da yanlarına alarak ülkenin milli gelirini, fakirin, yoksulun emeklerini kasalarına dolduruyorlar.
Daha da acılı ve hazin olanı halkın büyükçe bir bölümü adaletsizliğe tepki göstermiyor...
(İnsana koyan da bu)
Dert çok derman yok toplumsal ilişkilerimiz bıçak sırtı, açlık işsizlik ölümden beter.
Bu ülkede işinizi yitirdiniz mi ailenizi de yitiriyorsunuz, toplumdan dışlanıyorsunuz, adam yerine konulmuyorsunuz.
İşsizlik, açlık yaratan politikacılar öte yandan yardım kurumları oluşturuyorlar.
Ülkedeki işsizler, evsizler aç kalmış olanlar bu kurumların önünde kuyruk oluşturuyorlar.
Bu ülkede halkın büyükçe bir bölümü bu yardım kurumlarına muhtaç olmuş durumdadır.
Bertolt Brecht “adalet halkın ekmeğidir” diyor.
İşte böyle yönetiliyor bu ülke...
Aslında hiç sözü edilmeyecek olan şeyler sorun haline getirilmiş.
Siyasi, ekonomik ve kültürel sorunlarının önüne geçirilmiştir.
Halkın bilinçlenmesi ve örgütlenmesi böyle engellenmiştir.
Çok önemli bir söz vardır bizim yaşam biçimimize çok uyuyor.
İnsanlar nasıl yaşayacaklarını seçerken, nasıl öleceklerini de seçerler.
Bu söz bana hep maden ocaklarında çalışanları hatırlatır!
Zonguldak’da 15 yıl kaldım bilirim, madene girmek isteyenler grizu patlamasında öleceklerini bilirler ama başka seçenekleri yoktur!
Aşağısı sakal yukarısı bıyık ortası ise .....!?
Can Yücel “Ne kadar rezil olursak o kadar iyidir” diyor.
Kirlene kirlene gelişip bilinçlenip serpileceğiz!
Daha ne yazmalı bilemiyorum...!