ACININ ARDINDAN

Dilek ALP

6 Şubat 2023’te gerçekleşen Kahramanmaraş merkezli büyük deprem, Türkiye’nin tarihindeki en yıkıcı felaketlerden biri olarak hafızalara kazındı. Bu felaketin üzerinden iki yıl geçse de, etkileri ve yarattığı derin izler hala taptaze. O anki dehşet, kayıplar, travmalar ve felaketten sonra gelen mücadele, toplumun farklı kesimlerinde hala büyük bir boşluk yaratıyor.

Depremin, Türkiye’nin güneydoğusunu ve iç kesimlerini vuran bu büyük afet, sadece binaları yıkmakla kalmadı, insanların yaşamlarını da köklü bir şekilde değiştirdi. Birçok insan sevdiklerini, evlerini, hayatlarını kaybetti. Tüm bu kayıpların arasında, yaşanan acılar, kaybolan umutlar, hüzünlü hatıralar ve yeniden kurulan hayatlar vardı.

Bu felaket, aynı zamanda ülkenin afet hazırlığı ve yönetimi konusunda çok önemli dersler verdi. Çöken binalar, yetersiz hazırlık, hızlı yapılan yanlış müdahaleler, iletişim kopuklukları ve koordinasyonsuzluk gibi pek çok eleştiri gündeme geldi. Ancak deprem sonrası dönemde, halkın dayanışma ruhu ve yardım çabaları bir nebze de olsa toplumun moral kaynağı oldu. Binlerce gönüllü, yüzlerce organizasyon, kurumlar ve hatta bireyler, ellerindeki imkanlarla bölgeye yardım göndermeye çalıştı. Devletin ve yerel yönetimlerin müdahaleleri, özellikle arama-kurtarma çalışmalarındaki gecikmeler ve koordinasyon eksiklikleri nedeniyle eleştirilse de, sonrasında hem yıkılan şehirlerin yeniden inşasına yönelik büyük bir seferberlik başlatıldı.

İkinci yıl itibariyle, afetten etkilenen bölgelerde hayatta kalmaya çalışan insanlar, yeni bir düzen kurmaya, kaybettikleri her şeyin izlerini silmeye çalışıyor. Depremin yarattığı psikolojik travmalar ise hala derin bir şekilde hissediliyor. İnsanlar, kayıplarını, sevdiklerini, evlerini kaybettikten sonra yeniden hayata tutunmanın zorluklarıyla başa çıkmaya çalışırken, toplumda dayanışma ve destek ağları kurmak da önemli bir konu haline geldi.

Birçok şehir, depremden sonra yeniden ayağa kalkmaya başlamış olsa da, hâlâ eskisi gibi değil. Pek çok yer, hala inşa edilmekte veya restore edilmektedir. Yıkılan evler, binalar ve altyapının tekrar yapılması yıllarca sürecek gibi görünüyor. Yeni bir yaşam düzeni kurmaya çalışan bu bölgelerde, insanların bir yandan afetin acılarını unutmadan, diğer yandan normal hayatlarına dönmeye çalışmaları büyük bir çaba gerektiriyor.

Deprem, aynı zamanda Türkiye’nin afetlere karşı hazırlıklı olma noktasındaki eksikliklerini de gün yüzüne çıkardı. Bu felaketten sonra afet yönetimi, inşaat standartları ve erken uyarı sistemleri gibi konular gündemin en üst sıralarında yer aldı. Toplumun farklı kesimlerinin bu meseleleri tartışması, doğru politikaların oluşturulması ve afetlere karşı daha dayanıklı yapılar inşa edilmesi için büyük bir adım oldu.

Ancak deprem sadece binaların ve altyapının yıkılmasından ibaret değildi. Aynı zamanda insanların kalplerinde de izler bıraktı. Yaralı bir toplum, kayıplarının acısıyla birlikte, yaralarını sarmaya çalışıyor. Zor bir süreç olsa da, iki yıl sonunda bir şeyler yeniden inşa edilmeye, hayatta kalanlar bir şekilde toparlanmaya başladı.

6 Şubat depremi, Türkiye’nin bir dönüm noktası oldu. Bu felaketi sadece bir felaket olarak değil, aynı zamanda bir toplumsal dönüşüm ve dayanışma sınavı olarak da görmek gerek. O günden bugüne, felaketin izleri hala hayatımızda, ama aynı zamanda bu zor günlerde insanın ne kadar güçlü, dayanıklı ve birbirine bağlı olduğunu da gördük. Gelecek, bu acıdan alınacak derslerle şekillenecek; halk, devlet, sivil toplum ve her birey, birbirini daha iyi anlamaya ve birlikte daha güçlü bir toplum inşa etmeye çalışacak.

Yaraların sarılması zaman alacak, ama unutmamalıyız ki: Her acının ardından bir umut filizlenir. 6 Şubat’ı unutmak mümkün olmayacak, ama ondan alacağımız derslerle daha sağlam adımlarla ilerleyebiliriz.