Acımızda Öfkemizde Büyük

Halil Yeni

 

Deprem ve onun ardından devam eden sarsıntılar çok ağır bir tablo yarattı. Kahramanmaraş, Gaziantep, Kilis, Hatay, Osmaniye, Adana, Malatya, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adıyaman ve Elazığ’da yaşanan yıkımın boyutlarını hala kesin olarak belirlemek olanaksız. Ancak resmi açıklamaların gerçeği yansıtmadığı da ortada…

 

Kuşkusuz depremin şiddeti ve çok geniş bir bölgeyi etkilemesi, çalışmaları zorlaştırmakta. Bununla birlikte, deprem sonrası çalışmalar için gerekli güvenli noktaların da hasar görmesi, havaalanlarının, yolların işlemez hale gelmesi, kamu binalarının, hastanelerin yıkılması tabloyu daha da ağırlaştırdı.

 

Şu anda en büyük sorunlardan biride bölgede insanların güvenle barınabileceği konutların olmaması, spor salonu gibi alanların ise yetersiz olması. Yurttaşlarımızın çok büyük bölümü geceyi çadırlarda yada kendi elleriyle yapabildikleri derme çatma yerlerde geçiriyor. Enkaz altından kurtarılan, arama ve kurtarma çalışmalarında aileleri ve yakınlarıyla ilgili haber bekleyen ve gidecek bir yeri bulunmayan yurttaşların bölgede bekleyişi devam ediyor. 

 

Depremden yıkılan birçok mahalle ve köy’ün kendi haline terk edildiğini, ilk arama-kurtarma çalışmalarının büyük ölçüde yurttaşların kendi olanaklarıyla yapıldığını izlediğimiz videolarda gördük. Kırsal alanı da kaplayan deprem bölgesinde ki birçok köyle henüz hiç temas kurulmamış olduğu söyleniyor.

 

Telekomünikasyon firmalarının afet durumuna uygun yapılanmaya sahip olmadığını bir kez daha gördük. 

 

Türkiye’nin yeterince doktoru, iş makinası, çadırı, yakıtı ve uçağı mevcut. Bunların gerekli insan ve malzeme desteğinin alana ulaştırılmasında, doğru kişilerle buluşturulmasında ve kontrol tesis edilmesinde muazzam gecikmelerin ya da zorlukların olduğu açıkça görülüyor. Anlıyoruz ki deprem bölgesi üzerinde kurulu olan ülkemizin bir afet lojistik planı yok.

 

Halk çok ağır bir felaketle baş etmeye çalışıyor. Üzüntü, yorgunluk, çaresizlik ve ölüm var. Ama öfke de var. Farklı enkaz alanlarında yayın yapmaya çalışan televizyon kanallarına halktan tepkiler yükseldi. Bakanlar, milletvekilleri, valiler alana gittiklerinde halkın öfkesiyle karşılaştı. İktidarın büyüyen bu tepkiyi dizginlemek için bulduğu çareyse interneti kısıtlamak, “ihbar hattı”nı devreye sokmak ve havuz medyasıyla başka bir resim sunmaya çalışmak.

 

Her defasında geleceği belli olan depremlere karşı emekçi halk savunmasız bırakıldı. Bu ülkeyi yurttaşlara cehennem; müteahhitlere, patronlara cennet kılmaya kalkanlar sorumluluktan kaçamaz. Kendini aklayamaz. Halkımız dayanıştıkça, birbirinin elinden tuttukça bu ülkeden, bu insanlıktan ümidin kesilmeyeceğini tek güvenebileceği şeyin kendisi olduğunu bir kez daha gösteriyor.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.