Kanunî Sultan Süleyman 'ın kafasına takılan ve onu yoran bir soru vardı.
"Çok güçlü duruma getirdiği Osmanlı Devleti'nin akıbeti ileride ne olabilirdi?
Osmanoğulları da inişe geçer, çökmeye yüz tutar mı?" diye...
Bu sorunun cevabını almak için dönemin ünlü Türk alimi Yahya Efendi 'ye sadrazamı gönderir.
Sadrazam gider, öğrenir ve döner.
Kanunî ne dediğini sorar, Sadrazam Âlimin cevabını iletir:
"Neme lazım dendiği zaman!".
Kanunî; "başka bir şey söylemedi mi?" diye sorar.
Sadrazam; "hayır efendim, sadece bu cümleyi söyledi " der.
Kanunî Sultan Süleyman, bu cümlenin manasını anlayamaz ve Yahya Efendi ' ye mektup yazarak, bunun ne anlama geldiğini açıklamasını ister.
"Çeşitli yorumlar yapıyorum ama doğrusunu ancak siz söylersiniz" diye yazar.
Ve ünlü âlim bir mektup yazıp, Kanunî 'ye gönderir.
"Bir devlette zulüm yayılırsa, haksızlık, yolsuzluk, usulsüzlük sıradan bir hale gelirse, istemler ve görenler de "neme lazım" diyerek uzaklaşırsa, sonra koyunları kurtlar değil de çobanlar yerse...
Bilenler bunu söylemeyip susarlar ve gizlerse...
Fakirlerin, yoksulların, kimsesizlerin feryatları göklere çıkar, bunu da taşlardan başkaları işitmezse...
İşte o zaman devletin sonu görünür, hazine boşalır , halkın güven ve uyumadı sarsılır.
Asayişe itimat hissi kaybolur.
Halkın umutları yok olur, devletin yıkılması mukadder ve kaçınılmaz hale gelir".
Ve öyle de oldu.
(500 sene önce yazılan bu mektup, Topkapı Sarayı'nda sergilenmektedir.)
Nice hükümdarlar geldi, saltanatlar yaşandı.
En tepeye çıkanlar, kendilerini aşağı itti.
Ama; umutla, azimle, inançla, doğrulukla birleşen halkların kurdukları zaferlerin destanları hiç geçmedi, geçmez.
30 Ağustos Zafer Bayramı'mız kutlu olsun...