2’ye kadar yaklaştırmayın 2’den sonra 2’yle sınırlayın

Pandemi süreci kısıtlamaları ile ebeveynlerin çocuklarını kontrolde daha da zorlandığı ekran alışkanlıklarına dair Psikolog Seray Özmet net uyardı: İki yaşa kadar yaklaştırmayın. İki yaş sonrası bir iki saatle sınırlandırın…

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kuruluşunun, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak kutladığımız ulusal egemenliğin ilanının 101’nci yılında dünyadaki tüm özgül ağırlığı bir gram olduğu söylenen bir virüs iki yıl öncesinin 23 Nisan’a atıfta bulundurarak, “Nerede o eski 23 Nisanlar” dedirtti..

 

ESKİDEN KASTIMIZ, 2019!

 

 

Önümüz 1 Mayıs İşçi Bayramı… Ramazan Bayramı.. 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı…

Şekil o ki yine 2019’a atıfta bulunup, “Nerede o eski bayramlar” diyeceğimiz günlere girdik, gireceğiz…

 

DÖRT EKRAN…

 

Pandeminin bir diğer olumsuz yan etkisi, zaten var olan bir sorunu daha da tetikledi. Türkiye’nin tek kanallı televizyon yıllarına atıfla televizyon ile birlikte toplam dört ekran; bilgisayarlar, tabletler ve “akıllı” cep telefonları evlere tıkılıp kalan çocukların bu ekranlarla olan zaten var olan haşır neşirliğini, arttırdı. Ebeveynler içinde, içinden çıkılmaz bir durum haline getirdi.

 

DARICALI PSİKOLOG

SERAY ÖZMET’E SORDUK

 

Bu alışkanlığın zararlarını, çocuklara olumsuz etkilerini ve ebeveynlerin alması gereken tutumu Darıcalı Psikolog Seray Özmet’e sorduk: “Keyifli vakit geçirmemizi sağlayan; küçükten büyüğe tüm yaş gruplarının vazgeçilmezi olan ekranlar hayatımızda hem olumlu hem olumsuz etkiler bırakmaktadır.  

 

HER İÇERİĞE ULAŞABİLİYORLAR

 

Geçmiş dönemlerde hayatımızda ekran olarak yalnızca televizyon vardı. Şimdi, ‘akıllı’ diye tanımlanan modelleri ile telefonlar, tabletler gibi birçok dijital medya ürünü hayatımızda önemli bir yer tutuyor. İnternet aracılığıyla çocuklar istedikleri içeriklere hemen ulaşabildiği gibi tesadüfen karşısına çıkan bir takım olumsuz içeriklere de istediği zaman diliminde dijital araçlar aracılığıyla ulaşabiliyor.

 

EĞİTİCİ DE OLABİLİR

KORKUTUCU DA…

 

Çeşitli platformlar sayesinde ulaşılan bu içerikler, kimi zaman oldukça eğitici programlar, videolar veya oyunlar olabilir. Öte yandan çocuklarda korkuya, kaygıya, olumsuz davranış veya duyguya sebep olabilecek birtakım içeriklere de barındırıyor olabilir. Günümüzde giderek artan içeriklerin ve platformların kontrol altına alınması birçok aile tarafından zorlaşmaktadır.

 

EKRAN İLE TEMAS

SÜRESİ DÜZENLENMELİ

 

Çocuğun izlediği veya oynadığı içerikler her ne kadar eğitici olsa da çocuğun ekran ile temas süresi düzenlenmelidir. Unutulmamalıdır ki çocuklar için gerçek dünyada oynanan oyunun iyileştirici bir yanı bulunmaktadır. Sanal ortamdaki oyunlar çocuğun eğitimine katkı sağlasa da hayatında yaşadığı birtakım problemleri iyileştirmesinde katkı sağlamayacaktır.

 

SOSYAL HAYATTAN KOPARLAR

 

Ekran süresi oldukça uzun olan çocuklar genelde gerçek hayattaki oynanan oyunlara vakit ayırmazlar ve sosyalleşmenin tek kaynağının dijital platformlar olduğunu düşünürler. Özellikle iki yaş altındaki çocukların ekrana kesinlikle maruz kalmaması, iki yaşından büyük çocuklar için ekranla temasın en fazla bir iki saatle sınırlı kalması gerekmektedir.

 

YAN ETKİLERİ

 

Uzun süreli ekrana maruz kalma durumlarında çocuğa olumsuz etkileri; ekranda kalma süresi, çocuğun gelişim evresi, yaşı ve maruz kaldığı ekranın içeriğine göre değişim göstermektedir. Ekranda fazla süreli kalan çocuklarda; odaklanma bozukluğu, dikkat problemi, obezite, konuşma geriliği (küçük yaş gruplarında), sağlıksız beslenme, özellikle küçük yaş grubunda korku ve kaygının oldukça yaygın olduğunu görmekteyiz.

 

 

Ekranın çocuklar üzerindeki olumsuz etkilerini önleyebilmek için ebeveynler tarafından çocukların ekran süresinin kısıtlaması ve ekranın içeriklerinin kontrol altına alınması gerekmektedir.”

 

 

 

**

 

KİMDİR

 

 

1996 yılında İstanbul, Kadıköy’de dünyaya geldi. Aslen Kocaeli, Darıcalı.

 

İlk ve orta öğrenimini Darıca, liseyi Özel Gebze Anadolu Lisesi Türkçe Matematik Bölümü’nde tamamlayıp mezun (2014) oldu.

 

Maltepe Üniversitesi Psikoloji Bölümü (2018) mezunu.

 

Bekâr.

 

 

Yüksek lisansını Okan Üniversitesi’nde Klinik Psikoloji Tezli Yüksek Programı’nda tez aşaması olarak eğitimini sürdürüyor.

 

Üniversite yıllarında Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi EAH, Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları EAH, İstanbul Anadolu Adalet Sarayı ve Gebze İlk Adım Ana Okulu’nda stajyer psikolog olarak görev yaptı.

 

 

Halen Kentin Melekleri Anaokulu’nda yarı zamanlı psikolog olarak ve özel bir klinikte çocuk, ergen ve yetişkinlerle yüz yüze seanslar alarak mesleğini sürdürmektedir.

 

 

Çocuklarda; Çocuk Merkezli Oyun Terapisi, Bilişsel Davranışçı Terapi ve Kısa Süreli Çözüm Odaklı Terapi yöntemleriyle, ergen ve yetişkinlerle de ise Bilişsel Davranışçı Terapi ve Şema Terapisi yöntemiyle çalışmaktadır. Aynı zamanda çocuk değerlendirme testleri uygulamaktadır.

 

 

 

**

 

Sosyal beceri eğitimleri ile

özgüvenli, sosyal çocuklar

 

 

 

Çocuğun, içinde bulunduğu çevreye uyum sağlaması, karşılaşılan problemlere ilişkin çözüm yolu üretebilmesi ve kendisini ifade edebilmesine yardımcı olmak için bir takım sosyal beceri eğitimlerinin verilmesi halinde daha özgüvenli ve sosyal çocuklar yetiştirmenin mümkün olduğunu kaydeden Psikolog Seray Özmet çalışmalarını bu doğrultuda, ekseri okulöncesi gruplarıyla sürdürüyor. Çayırova’nın Akse Mahallesi’ndeki Özel Kentin Melekleri Anaokulu’nda ve özel bir klinikte çocuk, ergen ve yetişkin terapistliği görevini yapan genç psikolog çalışmalarını şöyle izah etti:

 

KENDİSİNİ İFADE…

 

“Okulöncesi grubuyla; çocuğun, içinde bulunduğu çevreye uyum sağlaması, karşılaşılan problemlere ilişkin çözüm yolu üretebilmesi ve kendisini ifade edebilmesine yardımcı bir takım sosyal beceri eğitimi vererek daha özgüvenli ve daha sosyal çocuklar yetiştirmek mümkün.

 

BİLİŞSEL VE DUYGUSAL GELİŞİM

 

Okulöncesi grubuyla çalışan psikolog olarak duygularımızı tanımak ve duygularımızı ifade etmek, iletişim başlatma ve sürdürme becerileri, dürtü kontrol, baş etme becerileri, grup içerisinde uyum gibi konular çalışarak daha özgüvenli daha sosyal, sınırlarını bilen ve başkalarının özel hayatlarına saygı göstermeyi bilen bireyler olabilmeleri için sosyal beceri eğitimlerine oldukça önem vermekle birlikte dil ve öz bakımın yanı sıra bilişsel ve sosyo duygusal olarak gelişimlerini sağlayacak etkinlikler yapıyorum.

 

 

Çocukların gelişimlerini gözlem ve birtakım testler aracılığıyla tespit etmek de işimin, uğraşımın bir parçası. Bu doğrultuda ailelere danışmanlık hizmeti veriyor, duygusal problem yaşayan çocuklarla özel çalışmalar yürütüyorum.”

 

FOTO  SENİN KLASÖRDE

 

23…

 

 

**

 

Sınav stresinde doğru

çözüm stres yönetimi

 

 

 

 

Öğrencilerin gerek ortaokuldan liseye, gerek liseden üniversiteye geçişlerde yaşadıkları sınav stresini değerlendirmesini istediğimiz Özmet, “Kişi stres yönetimi sayesinde; psikolojik ve fizyolojik sağlığını edinebilir. Başa çıkma stratejileri geliştirebilir. Bu sayede kendisine ve çevresine daha sağlıklı  bir yaşam sunabilir” dedi. Özmet şunları kaydetti: “Stresin kaynağı kimi zaman dış koşullara bağlı olduğu gibi kimi zamanda kişinin bir durum karşısındaki düşünce şekli olabilmektedir. Ailevi nedenler ve çevresel etkenler gibi birçok unsur strese neden olmaktadır. Kişinin stresli olduğuna yönelik fiziksel, psikolojik ve davranışsal belirtileri vardır.

 

BELİRTİLERİ…

 

 

Tansiyonun yükselmesi, sindirim bozukluğu, kas ağrısı, baş ağrısı, alerji, nefes daralması ve mide bulanması fiziksel belirtilerdir. Sürekli bir endişe hali, konsantre olmada güçlük, sinirlilik ve unutkanlık ve benzerleri, psikolojik belirtilerdir.

 

DAVRANIŞ BOZUKLUKLARI..

 

Stres altındaki birey; alkol, ilaç ve madde kullanımı, uyku problemi, çok veya az yeme, sakinleşememe, tetikleyici durumlardan kaçınamama gibi birçok davranışsal bozukluk sergileyebilir. Bireyler zaman zaman kendi işlevlerini bozan bir takım döngü içine girebilmektedir.

 

STRESİN KAYNAĞI

 

Strese neden olan birçok kaynak vardır. Bunlar kişinin kişilik özelliklerine göre değişim göstermektedir. Bir durum karşısında gösterilen direnç, geçmiş deneyimler ve bir durumu algılayış biçimi strese neden olan kaynakları oluşturur.

 

SEBEPLERİ…

 

Ergenlik dönemindeki bireylerin sıklıkla; performans kaygısı, çevre baskısı, akran zorbalığı, ekonomik gelir düzeyinin yetersizliği, sosyal ortam, sosyal desteğin ve stres yönetiminin eksikliği, engellenme, ebeveyn çocuk arasındaki çatışmalar ve gelecek kaygısı gibi sebeplerden dolayı strese girdiğini söyleyebiliriz.”

 

FOTO

 

Stres yönetimi

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

YAŞAM Haberleri