Merkezine 12 Eylül askeri darbesini bugüne yansıyan sonuçları ve yansımaları üzerinden konu edinen dizimiz “Hava Kurşun Gibi Ağır”da bugüne kadar 27 Mayıs 1960 darbesine tanık olanlarda ağırlandı ve yaşadıklarını dile getirdi. Ancak dizimizin bir diğer özelliği; 27 Mayıs 1960’dan 15 Temmuz 2016’ya olan biten her ne varsa; yaşamamış olsa dahi varsa fikir yürütecek bilgisi, araştırıp incelemiş veya döneme dair belgesel veya film izlemişse konuklarımızın fikirlerine açık olmayı sürdürüyoruz. Ve 27 Mayıs 1960, toplumun önemli bir kısmı tarafından darbe olarak tanımlanmıyor. HKP Gebze İlçe Saymanı Tunya Kızıltaş da onlardan biri:
ÖZGÜRLÜKLER VE ÖRGÜTLENME HAKKI GETİRDİ
- 1960 darbesine dair düşünceleriniz nedir..
27 Mayıs, devrimci gelenekli ordu gençliği ile sivil aydın gençliğin birlikte gerçekleştirdiği bir politik devrimdir.
Türkiye halkına politik özgürlükler vermiştir. Ekonomik ve siyasi alanda örgütlenme hakkını getirmiştir.
İşçi sınıfımızın sendikalarda serbestçe örgütlenebilmesini, grev ve toplu sözleşme haklarını sağlamıştır.
27 Mayıs toplumu bütün yönleriyle alt üst eden, değiştiren bir sosyal alt üstlük yani bir sosyal devrim değildi. Toplumun sadece üst yapısında değişiklikler yaratan politik bir devrimdir.
Sosyalist partilerin kurulması ve çalışması suç olmaktan çıkarılmıştır.
SADECE BİR ÇAY İÇİMLİK DİNLENDİLER
- Özellikle ilkokul hatta ortaokul yıllarınız darbenin iz ve ağırlığının sürdüğü yıllar. Siyasi yasaklı yıllar. O dönemin Bursa’sını değerlendirir misiniz?
- Mahallemiz Uludağ yamaçlarına yaslanmış bir mahalleydi. Yeni gelişmekteydi o zaman. 12 Eylül halkımızın üstünden silindir gibi geçmişti, etkileri devam ediyordu. Mahallemizde sürekli ev baskınları, gözaltılar oluyordu. Abilerimin arkadaşlarından kaçak durumda olanlar vardı. Ama onlar da abilerimle beraber hep işçi sınıfının içindeydi. Çünkü şimdi HKP olan hareketimizin kararı böyleydi. Bugün partimizin Genel Başkanı olan Nurullah Ankut ve Genel Başkan Yardımcımız Mustafa Şahbaz, Başkanlık Kurulu Üyelerimiz Gürdal Çıngı, Ali Serdar Çıngı ağır işkencelerden geçmişlerdi. Bir çay içimlik dinlenmeden sonra devrimci mücadeleye kaldıkları yerden devam ettiler. O ağır şartlarda sendikal örgütlenme yaptılar, işçileri ikna edip sendikaya üye yaptılar.
DEVRİMCİLER BENİ SEVDİKÇE
SEMPATİ DUYMAYA BAŞLADIM
- Lise yıllarınız.. Muhtemelen siyasetle ilgilenmeye başladığınız yıllar da olabilir..
- Evet lise yıllarımda yavaş yavaş siyasetle daha yakından ilgilenmeye başladım. Ailemiz zaten ilerici olduğu için, devrimcilerle hep iç içe olduğumuz için aslında siyaset, mücadele hep hayatımızdaydı. Kendimi hep solcu olarak tanımlardım.
Evimize gelen devrimci abiler, ablalar hep merakla, ilgiyle ve hayranlıkla dinlediğim insanlardı. Sevgi doluydular. Çocuk aklımla onlardan gördüğüm sevgi, devrimcilere hep sempati duymamı sağladı.
Lise yıllarında onların artık düşüncelerini de daha iyi kavramaya başlamıştım. Hikmet Kıvılcımlı’nın kitaplarını abim ilk verdiğimde, heyecandan kalbim gümbürdüyordu. Demek ben de artık Kıvılcımlı Usta’yı okuyacak ve anlayacak yaşa gelmiştim.
BİZİM GÖÇ HİKAYEMİZ DE, İŞTE ÖYLE! Tunya Kızıltaş, “Erzurum’dan Bursa’ya göç gerekçeniz nedir? sorusunu şöyle yanıtladı: “Aslında ülkemizin kronik sorunudur bu. Tarımdan bir şey kazanamayan, ağır tarımsal maliyetler altında ezilen köylü üretimden vazgeçmek zorunda kalır. Çareyi şehre göç etmekte bulur. Şehirdeki işsizler ordusuna katılır. Bizimki de öyle işte.”
ARAMA MOTORLARINDA DA KENDİNİ BELLİ EDİYOR: Toplumumuzda; 12 Eylül 1980’in bir darbe, 28 Şubat’ın postmodern darbe, 15 Temmuz’un darbe girişimi olduğuna dair genel bir kanı hakim. Yüzde 100 oranda olmasa bile salt çoğunluk bu üç tarihi bu şekilde tanımlıyor.
Ancak 27 Mayıs 1960’a dair görüş ve yorumlar, neredeyse yarı yarıya oranda değişkenlik gösteriyor.
Bu iki farklı yaklaşım, Google arama motorunda 27 Mayıs 1960 yazıp görsellere tıkladığınız anda da, kendini açığa çıkartıyor.