Direk konuya girmekte fayda var. Zira 23 Nisan ‘’Çocuk Bayramı’’ ve 19 Mayıs ‘’Gençlik Bayramı’’nda, gelecek adına çizilecek pembe tablolara itirazım var. Öncelikle bilmeleri gerekir ki okuma imkânına sahip olmayan ya da eğitimini tamamladıktan sonra iş hayatına giren ya da giremeyen gençlerin durumu anlattıkları gibi hiç iç açıcı değil.
Gençler arasında işsizliğin çok ciddi sorun olduğu biliniyor. İşe girme şansına sahip olanların ise çalışma koşulları oldukça kötü. Özellikle gençlerin sigortasız, düşük ücretli, uzun çalışma saatlerine sahip, insan sağlığına zarar verici koşulları içeren işlerde çalışmak zorunda kaldığı gizlenemez bir gerçek.Geçtiğimiz yıllarda yayınlanan bir rapora göre, ülkemiz genç işsiz oranında 177 ülke arasında 10. sırada yer almıştı. 15-19 yaş grubundaki 6,3 milyon gencin durumu iç karartıcı.
Geçtiğimiz günlerde bir internet sitesinde önemli verilere rastladım. 1,6 milyon erkek ve 1,9 milyon kadın eğitime devam etmiyor. Eğitime devam etmeyen genç erkeklerin yüzde 61’i, kadınların yüzde 72’si en fazla ilköğretimi bitirebilmiş. Bu gençlerin bir kısmı işgücüne katılıyor. İşgücüne katılan gençler olumsuz koşullarla karşı karşıya. Çoğu herhangi bir sosyal güvenlik sisteminde kayıtlı olmadan haftada 40 saat veya daha fazla çalışıyor.
Her 100 gencin 17’si işsiz. Sanayi, hizmet ve inşaat sektörlerinde çalışan her dört gençten üçü kayıt dışı. 15-19 yaş grubunda iki milyon genç, 600 bin erkek ve 1,4 milyon kadın ne okula gidiyor, ne çalışıyor ne de iş arıyor. Türkiye’de 15-19 yaş grubunda işgücüne katılan 1,7 milyon genç var. Bu gençlerin yaklaşık 200 bini hem çalışıyor hem okuyor. Okulu terk etmiş erkeklerin yüzde 72’si, kadınların yüzde 26’sı çalışıyor ya da iş arıyor.
İşgücüne katılan gençler sayısı 1,4 milyon. Bunların yüzde 82’si herhangi bir sosyal sigorta sistemine kayıtlı bulunmuyor. Tarımda çalışan gençler genelde aile işinde çalışıyorlar. Dolayısıyla kayıtlı olmayanların oranı çok yüksek (yüzde 99). Türkiye gençliğinin durumu göz önüne alındığında, gençliğin yaşadığı ağır sorunlara rağmen düzene bağlı, itaatkar ve kanaatkar bir kitle olması için muhafazakarlaştırılmak isteniyor. Gençlerin çok büyük bölümünün herhangi bir geleceğinin bulunmadığı ülkemizde, ‘’Dindar gençlik’’ "kurtuluş umudu" olarak işlev kazanıyor.
Cemaat ve hükümet ağlarının inanılmaz boyutlara ulaştığı ülkemizde, ancak bu yapılanmalar içerisinde yer alan gençlerin iyi bir eğitim almasının ve iş bulmasının olanaklı olabileceği görüşü yaygınlık kazanmış durumda. İşte benim 2014 yılının 23 Nisan ve 19 Mayısında gözlemleyeceğim devleti yönetenlerin ise bildiği fakat söyleyemediği gerçekler bunlar. Fakat ziyanı yok. Nede olsa hükümet yol yapıyor.