Bakayım becerebilecek miyim? bugünün gençliği dediğimiz gençlikle benim zamanımın 1970 gençliğinin bir kritiğini yapma çalışacağım, yani tarihin biraz gerisine gidip nostaljide yapacağız. bu gün 30 yaşında olan gençler Turgut Özal’ın Türk toplumuna zorla dayattığı ne o liberalizm sisteminin için de doğdular. Sistemin kültürü sınıf atlama benim memurum işini bilir “gemisini yürüten kaptandır” kültürüydü Türkiye’nin bu günkü gençleri dünya kapitalizminin bu haksız eşitsiz ve adaletsizliği içinde büyüdü.
Halk müziği yerine, Rock müziği dinlediler sanal konuları olan filimler ve diziler izlediler internet sohbetleri yaptılar, kitap okuma yerine cep telefonlarıyla zamanlarını öldürdüler. zamanın önemini kavrayamadılar emek verip ter dökerek değil, Avantadan para kazanma mülk edinmenin yollarını aradılar vs vs bizim gençliğimiz 1970 gençliği sözünü ettiğim bu işlerin tam tersidir. bizde sınıf atlama mantığı değil sınıf vardı işçi sınıfı paylaşma, bölüşme, demokratik, örgütlenme, duyarlılık, hoşgörü vardı biz felsefe, sosyoloji, psikoloji, okuduk ben bu cahil halimle dünya
Klasiklerinin hepsini okudum Dostoyevski’yle Tolstoy resmen ezberledim. müzik olarak Aşık Veysel’i, pir sultanı, karaca oğlanı dinledik. bu günün gençliğinin giyindiği streç kot pantolon, parmak arası terlik giymedik, Amerikan tıraşı olmadık, kültür emperyalizminin hiçbir dayatmasına teslim olmadık üstüne üstlük Amerikan canilerini denize döktük.
Benim yaptığım bir eleştiridir, bu sözlerimle gençliği reddediyorum anlamına gelmez haddime de düşmez sokakta, kütüphane de ve kitap evlerinde gençlerle görüşüp tartışıyorum onlardan şunları yapmalarını istiyorum. yapmaya çalışsalar Türkiye çok daha güzel ve yaşanılır olacaktır, birbirine gönüllerini açmalarını, yaralarını sarmalarını, ülkenin sorunlarına duyarlılık göstermelerini, demokrasiye inanmalarına, okumalarını ve ülkelerini sevmelerini istiyorum. Bütün bunlar emperyalizme kafa tutmaktır yapsınlar görelim emperyalizme karşı çıkmak bir insanlık görevidir dünyanın en namuslu işidir.
Gençliğimizin böyle derin bir çıkmazın içinde olması en başta ezberci eğitim sistemi ve edebiyatta sanatla ilgilenmemesi kitap dergi ve gazete de okumuyoruz, oysa mülklerin içindeki en değerli mülk kitaplardır bu anlamda sadece gençlik değil kadın - erkek seksen milyon halk olarak bir çıkmazın içindeyiz sokakta kitabın faydalarını anlattığım insanların çoğunluğu okuyup da ne olacağız diyorlar. Bu duruma örnek olarak iki kadın yazarımızı vermek istiyorum gerçekten bu iki değerli kadın yazarlar Türkiye’nin yüz akıdır birisi “Kerime Nadir” diğeri de çok severek eserlerini okuduğum “Sevim Burak” üzülerek ve utanarak söylüyorum bu yazarların cenaze merasimlerine üç gitmiş hadi normal insanlar ne ise, bu yazarların eserlerinden film yapanlar ve bu filmlerde oynayıp para kazananlar da, gitmemişler vefasızlığın bu kadarı da olmaz bence Türkiye’nin en büyük eksikliği halkın büyük bir bölümünün birbirlerine bu vefasızlığı göstermesidir. Rusya’da Dostoyevski öldüğünde otuz bin insan gitmiş cenaze merasimine, ne diyeyim güzel kadınlar, özverili güzel erkekler diyoruz ya sadece fiziki olarak güzellik eksik güzelliktir entelektüel bilgidir güzelliği tamamlayan bazı bilgeler insan ne öğrenirse kendinden öğrenir demişler, bazıları da okumayan insan kendini tanımayan insandır demiş.