Bir kaynakçası yoktur bu olayın. Nazım’ın ağzından da duyulmamıştır fakat kurgu ve cevap, tam Nazım’lık olduğu için yaşanıldığı düşünülmektedir.
Bursa cezaevinde hapis olan Nazım Hikmet, koğuş arkadaşlarını okuma-yazmaya, resme, şiire, roman’a ve halıcılığa yönlendirirken aynı zamanda cezaevi yönetimine de farklı konularda yardım etmektedir.
Bir gün denetim için cezaevine Adalet Bakanlığı’ndan bir müfettiş gelir. Bir kaç gün denetim yaptıktan sonra müdüre: ‘’Nazım da buradaymış, çağır da görelim nasıl biridir?’’ der.
Nazım’ı odaya getirirler. Müdür koltuğuna iyice kurulan müfettiş Nazım’ı tepeden tırnağa süzer ve: ‘’Demek Nazım sizsiniz. ‘’ der.
Nazım’a oturması için yer göstermez. Ayakta bekletir. Kısa bir nutuk çektikten sonra da ‘’Gidebilirsiniz!’’ der.
Nazım tam kapıdan çıkarken durur ve müfettişe: ‘’Ömer Hayyam adını duydunuz mu?’’ diye sorar.
Müfettiş hemen atılır: ‘’Kim duymaz Hayyam’ı.’’
Nazım: ‘’Peki Hayyam zamanında İran hükümdarı kimdi?” diye sorar.
Müfettiş şaşırır. Hükümdarın kim olduğunu bilmez.
Nazım konuşmasını sürdürür: ‘’Görüyorsunuz sanatçıyı anımsadınız ama hükümdarı anımsamadınız. Yıllar sonra beni dünya anımsayacak ama dönemin Adalet Bakanı’nı ve sizi kimse anımsamayacak! Der’’ ve çıkar...
Müfettiş yaptığı yanlışı anlar Nazım'ı geri çağırmaya çalışır. Boşunadır çabası iş işten geçmiştir artık. Nazım çağrıya yanıt vermez, geri dönmez…
Nazım Haklıdır. Bugün kimse dönemin adalet bakanını hatırlamazken her 15 Ocak günü milyonlarca insan Nazım Hikmet’in doğum günü kutlar.
İyi ki doğdun Nazım Hikmet.