Gizli saklı yerlerde oğlu vurulan ve dua edip gözyaşı dökecek mezarı dahi bulunmayan Cumartesi Annelerinden, yanı başında vurulan evladını, mezara kendi elleriyle koyan, Gezi annelerine uzanan bir ‘’hikayedir’’ ülkemin ‘’İleri demokrasi’ ’ye geçiş hikayesi. Demokrasi dedikleri zaten bir palavradır ve ‘’İleri’’ den kasıtları sanırım artık öldürdükleri insanların bir mezar yeri olmasındandır.
Yaşadığımız, plakasız beyaz bir Toros arabanın yerini adına akrep dedikleri savaş aracının aldığı, kontrgerillanın görevini artık çevik kuvvetin yaptığı, eskisi kadar fazlaca öldürülmese de Aydınların, yıllarca cezaevinde suçsuzca, günahsız yere yattığı bir zamandır. Bu yüzden ileri demokrasiye dair anlatılanların hepsi yalandır.
Yalandır. Çünkü İleri demokrasi dedikleri şey 17 yaşında idam edilen Erdal Eren’in yerini alan 13 yaşındaki Berkin Elvandır. Dökülen kandır, giden candır, öldüren hala devlet hükmünde mahzun kahramandır.
Yalandır. Çünkü ileri demokrasi dedikleri şey İşkence sonrası öldürülüp karakolun beşinci katından atıldıktan sonra ‘’intihar etti’’ denilen insanların yerini ‘’Çatıda ki güneş panelini polise atmaya çalışırken düşüp öldüğü’’ iddia edilen Ahmet Atakan’dır.
Yalandır. Çünkü ileri demokrasi dedikleri şey artık, pencere önünde oğlunun geleceği günü düşlerken ölen Berfo Anadan sonra Mehmet’inin artık gelmeyeceğini bildiği için katlanamayarak kahrından ölen Fadime anadır. İleri demokrasi Koca aileden geriye kalan bir tanecik Ali babadır.
***
İleri demokrasi 12 Eylül Hücrelerinde işkence sonrası öldürülüp cesedi çöplüklere atılanlarla, Gezi direnişinden sonra polisler tarafından dövülüp ‘’ADLİ VAKA’’ denilerek tedavisi yapılmadığı için yaşama gözlerini yuman Ali İsmail’in hikâyesidir. İleri demokrasi Kimsesizler mezarlığına gömülüp yeri ailesine bildirilmeyenlerle, cesedinin 3 gün tutularak gömülmesine dahi izin verilmeyen Hasan Ferit’in hikâyesidir.
Diyarbakır’da ırkından dolayı öldürülen insanların yerini köyüne karakol değil okul istediği için öldürülen Medeni Yıldırımın aldığı hikâyedir. Jitem’in yerini gözlüklü, peruklu polislerin aldığı, adaletin ve hâkimin uyuya kaldığı Ethem sarısülük’ün hikâyedir.
12 Eylülden 31 Mayıs Gezi Direnişinin 1. Yılına uzanan bu ‘’ileri’’ dedikleri şey öyle ileridir ki, belki bu yazıyı yazanın da okuyanın da bir gece kapısı kırılır, AKP iktidarının en ileri noktasında soluğu ya bir savcılık binasında ya mahpus damında alır. Yada gömüldüğü mezarlarda uyuya kalır. Öyle ileridir işte bu ileri demokrasi.