Pazar günü 10 Ocak Çalışan Gazeteciler günü.
İçeride ve dışarıda pek çok gazetecinin yaşadığı onca sorun yakıcılığını koruyor.
En iyi gazeteci etliye sütlüye karışmayan, siyasetçinin keyfini kaçırmayan imajı oluştu!
İyi güzel de gazetecinin görevi toplumun ulaşamayacağı bilgileri kamuoyuna taşımak değil mi...!
Bu tür araştırmacı gazetecileri siyasi iktidarlar oldum olası pek sevmez.
Yakın tarihimizde gazetecilerin başına gelenler pek çok insan tarafından biliniyor.
Bunların başında Uğur Mumcu, Çetin Emeç, Abdi İpekçi gibi çok sayıda gazeteci bulunmakta.
Her baskıcı dönemde ilk defa gazeteciler ve aydınlar cezaevine atılır.
Silivri mahkemesinden geriye büyük bir kütüphane kaldı.
Bu gidişle yeni kitaplar yazılmaya devam edecek.
10 Ocak’ın tutuklu gazetecilerle ne alakası var diyenler mutlaka olacaktır.
Böyle günlerde meslektaşlarımızın yaşadıkları zorlukları konuşmalıyız.
Gazetecilik sadece basın kartı ile sınırlı değil.
Cezaevlerinde düşüncesinden dolayı yapmış olduğu haber yüzünden çok sayıda gazeteci bulunmakta.
İktidar seviciliği ile gazetecilik yanyana durmuyor.
Şöyle bir algı oluşmasın; siyasetçi gazetecinin rakibi değil, düşmanı hiç değil...
12 Eylül 1980 darbesinden sonra gazetecilik önemli ölçüde format değiştirdi.
Haberin peşinde koşan gazeteci ile durumu idare eden gazetecilik dönemi başladı.
Bunun en somut örneği yerel gazetecilikte yaşanıyor.
Önemli bir toplantı veya haber olunca bir elin beş parmağını geçmeyecek kadar haberci görürsünüz.
Bir başka olay ise önemli haberlere gidip siyasi görüşüne ters olan haberi yapmayan gazetecilik gelişti.
Pazar günü 10 Ocak Gazeteciler Günü bugünden mesajlar gelmeye başladı.
Yine önümüzdeki hafta 16 Ocak Basın Onur Günü etkinlikleri yapılacak.
Prensip olarak bu tür günlere veya etkinliklere karşı değilim.
Ancak bu mesleğin itibarını yerlerde paspas gibi sürükleyenler bir sürü laf ebeliği yapacak.
Bu yüzden bir süreliğine herşeyi, her dönemde alkışlayan insanlarla aynı havayı solumak istemiyorum...!