Darıca Gazetesi’nin sahibi Erol Polat bir süre önce kaleme aldığı köşe yazısında, “Gazeteciliği bırakmaz isem adam değilim” başlıklı yorumunda mesleğimizin geldiği duruma yerel ölçekte, farklı bir bakış açısı üzerinden değinmiş. Yorumu okudum. Konuyu ele alış şekli, bakış açısı şahsımla örtüşmemekle birlikte kimi tespitleri bence de doğru tespitler.
**
İçinde bulunduğumuz ay itibariyle ulusal ölçekte 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü ve yerel ölçekte 16 Ocak Basın Onur Günü’nü geride bıraktık.
24 Ocak 1993’te katledilen Gazeteci Yazar Uğur Mumcu’yu andık.
Gerek 10 gerekse 16 Ocak günleri, mesleğimizin yereldeki haline karşın kimi açılışlar ve sağlığım elvermediği için katılamadığım “Vur patlasın çal oynasın” hariç içi son derece boş geçildi, geçirildi.
Üyesi olduğum Kocaeli Gazeteciler Cemiyeti’nin bir zamanlar yaptığı en iyi işlerden biri olan meslek içi eğitim seminerlerini son dönemlerde tamamen gündeminden çıkartması bir tarafa..
Hiç olmazsa bu süreçte mesleğin geldiği durumu, gerçekliği masaya yatırmasını, tartıştırması gerektiğini savunuyorum.
Mesleğin aleni şekilde dip yaptığı zaman diliminde meslekle ilgili bir sivil toplum örgütünün bu kadar kayıtsız kalması, bence anlaşılır gibi değil.
Bence…
İçinde bulunan durumun gerekçelerinden biri, “müteahhit basın” haline gelmemizdir. Gazeteciliği ve basını bir sektör olarak gören girişimci müteahhitlerin görece hoş gelen yatırımları ile birlikte giderek halktan kopan, erke sırtını dayayan bir “gazetecilik” almış başını gitmektedir.
Eğitimsizlik; haber yaklaşım ve yazımlarında kendisini alabildiğine ve mesleğin saygınlığını düşürecek şekilde kendisini göstermektedir. Öte yandan ayıp olan eğitimsizlik değil, bu eksikliğin giderilip üzerine gidilmemesinden kaynaklanmalıdır.
Meslek ve mesleğe giriş, alabildiğine serbesttir ve denetimsizdir. Bu da hemşeri dernekleri ve emsallerindeki örneklerde yaşandığı gibi ama siyaseten, ama ticareten bir yerlere gelmek isteyenlerin basını da basamak olarak kullanmasına olanak tanımaktadır.
Erol Polat’ın yorumunda örtülü şekilde değindiği gibi..
Bu zemin doğrultusunda halkı ilgilendiren konular, mevzular yaşandığında bir veya birkaç ile sınırla kalan gazeteci sayısı;
10 ve 16 Ocak gibi etkinliklerde erk tarafından düzenlenen her türlü rezervasyon ve etkinlikte salonlara sığmayacak hale gelmektedir.
O zevat; erk tarafından da çok takdir edilmekte, baştacı edilmektedir çünkü tam da sistemin, düzenin işine geldiği şekilde gazetecilik yapmadan “gazeteci” geçinmektedirler.
Mesleğe dair sivil toplum örgütlerinde başkanlık ve yöneticilik, kendileri için iyi bir etikettir. Ondan sebeptir ki Kocaeli Gazeteciler Cemiyeti’nin geçtiğimiz yıllardaki kongresinde yaşandığı gibi kaybettikleri kongreden hemen iki gün sonra yeni bir “dernek, cemiyet” kurarak ihtiyaç duydukları etiketi de yine edinmişlerdir.
Böylesi bulanık bir süreçte Uğur Mumcu da anılmakla geçiştirilmiş, ama Uğur Mumcu olma gerekliliğine atıfta bulunulmamıştır.
İşte yine bu süreçte
Cumhur İttifakı ortağı MHP Lideri Devlet Bahçeli kendisine Sinan Ateş’e dair soru yönelten mesleğimizin yüz aklarından Yıldız Yazıcıoğlu’na, “İşine bak” deme cüretini göstermiştir. Yıldız Yazıcıoğlu, günümüz itibariyle görevindedir ancak Habertürk’te Fatmanur Boylu gizli saklı değil aleni yaptığı haber ve çekim esnasında bir çocuğu yönlendirdiği gerekçesiyle işinden edilmiştir. Boylu sadece işinden, ancak süreci tetikleyenler zaten olmayan onur ve şahsiyetlerinden olmuşlardır.
Bir 10, 16 ve 24 Ocak’ı da özetle bu şekilde bırakırken “ayak yalayıcı”lar ile varlığını sürdüren Siyasal İslamcı vahşi kapitalizm de derin bir soluk almıştır.
Ola ki yerseniz..
Fatmanur gitmiş, pahalılık bitmiştir!