Öğretmenleri mesleğine sahip çıkmaya çağırıyoruz
Eğitim-Sen bir süre önce bir bölümü sızan Öğretmenlik Meslek Kanuna’na dair tüm okullarda çalışma başlattı. Eğitim-Sen Genel Eğitim ve Yüksek Öğretim Sekreteri Özgür Bozdoğan tüm öğretmenleri mesleğine sahip çıkmaya davet etti
Öğretmenlik mesleği, bir zamanlar el üstünde tutulan meslek dalı idi. Öğretmenin girdiği bir ortam bile, kendine göre çeki düzene girerdi. Zamanla, özellikle 2002 yılından sonra sürekli itibar kaybına uğrayan meslekteki bu tahribat iktidarın da dikkatini çekmiş olsa gerek Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Öğretmenlik Meslek Kanunu adlı bir çalışma yürütülmeye başlandı. Amaçlardan biri olarak, öğretmenlik mesleğinin itibarını edinmesi gösterildi. Bir süre önce de kanuna dair bir öneri metni, bir takım sivil toplum örgütleri tarafından kamuoyuna yansıtıldı.
TÜRKİYE GENELİNDE
KESK’e bağlı Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası, Eğitim-Sen söz konusu yasa tasarısına dair 03 Nisan 2019 tarihi itibariyle bir çalışma başlattı. Tüm illerdeki okulların öğretmen odalarında, konu tartışmaya açıldı. Eğitim-Sen Genel Eğitim ve Yüksek Öğretim Sekreteri Özgür Bozdoğan, 08 Nisan Pazartesi günü Gebze Bölgesi’ndeki okulları ziyaret etti. Bozdoğan’a temasları esnasında Eğitim-Sen Gebze Şubesi Başkanı Oğur Aydın ve yürütme kurulu üyelerinin eşlik etti. Bozdoğan yasa tasarısını ve çalışmaları Yeni Haber Gazetesi’ne değerlendirdi.
Çalışmanızın detaylarına dair bilgilendirir misiniz?
Türkiye’nin hemen hemen bütün illerinde okulları dolaşarak öğretmen arkadaşlarla yan yana gelmeye çalışıyoruz. Onlara çıkarmış olduğumuz çağrı ve yürüttüğümüz faaliyetle ilgili bilgi veriyoruz. Öğretmenlik Meslek Kanunu ve eğitimde yaşanan dönüşüm tartışmaları temel gündem maddelerimiz.
Eğitim-Sen, Öğretmenlik Meslek Kanunu’na dair tasarıyı, girişimi nasıl değerlendiriyor?
Öğretmenlik Meslek Kanunu’nu tek başına bir kanun tasarısı olarak değerlendirmiyoruz. İçerisinden geçmiş olduğumuz politik konjonktürden bağımsız da değerlendirmiyoruz.
Eğitim alanında ciddi bir dönüşüm yaşanıyor. Özellikle yeni Bakan Ziya Selçuk ile beraber eğitim alanında yoğun bir dönüşüm tartışması başladı. Bu tartışma içinde pek çok alanla ilgili dönüşüm yaşandığına dair algı, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından oluşturulmaya çalışılıyor. Öğretmenlik Meslek Kanunu’da da tam böylesi bir ortamda gündeme geldi.
Sizce, gerçekten bir dönüşüm var mı?
Biz bir taraftan hem bu dönüşümü anlamaya çalışıyoruz. Gerçekten bir dönüşüm var mı ya da var olanın içeriğini, biçimini değiştiren bir süreç mi yaşanıyor? Ya da bir dönüşüm yaşandığına dair algı mı oluşturuluyor? Esasında, Öğretmenlik Meslek Kanunu ile esasında neyin hedeflendiğini anlamaya çalışıyoruz. Bir parlamento bir kanunu var olan bir sorunu çözmek, var olanı güne uyarlamak ya da karmaşık olanı düzenli hale getirmek için çıkartabilir. Ama Öğretmenlik Meslek Kanunu ile ilgili bize sunulan gerekçelerin hiçbiri bu bağlamda gerçekleşmiyor.
Kanunu çıkartma iddiasındaki Milli Eğitim Bakanlığı tüm mesleklerin bir kanunu olduğunu ancak öğretmenliğin bir kanunu olmadığını, bundan dolayı kanunu çıkartmak istediklerini, öğretmenlerin statülerini ve toplumsal değerlerini ilerletmek istediklerini ifade ediyor.
Sizce de bu kanun tasarısı, öğretmenlerin statüsünü ve toplumsal değerini ilerletir mi?
Biz bu sürecin bu şekilde gerçekleştiğine ve asıl gerekçenin bu olduğuna ikna olmuş değiliz. Özellikle öğretmenlere 3600 ek gösterge verilmesi ile ilgili tartışmayı geriye dönüp anımsadığımızda, orada yaşadığımız kimi kritik aşamaları yeniden hatırladığımızda esasında öğretmenlik mesleğinin statüsünün son dönemlerde ciddi şekilde tahribe uğradığının, bir erozyon oluştuğunun farkındayız.
Milli Eğitim Bakanı, 25 Ekim 2018’de basına yaptığı açıklamada, 24 Kasım’da öğretmenlere 3600 ek göstergeyle ilgili müjde verileceğini ifade etmişti. Ancak 24 Kasım’da bırakın müjdeyi vermeyi, cümle içinde dahi 3600 sözü kullanılmadı. O dönemde Bakan veya Bakanlık yetkililerinden nezaketen de olsa öğretmenlerden bir özür veya açıklamada bulunmalarını beklerdik. Fakat bu olmadı. Ardından süreç devam etti. İkinci 100 günlük planda yeniden 3600 ek gösterge dâhil edildi. Ama 1 milyon öğretmene herhangi bir açıklama yapma gereği dahi duyulmadı. Bu anlamda Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğretmenliğin statüsünü yükseltecekleri gerekçesiyle kanun statüsü çıkardığını açıklaması bizim açımızdan inandırıcı, samimi değil.
Bu yasa tasarısı sizce, niçin hazırlanıyor?
Siyasi açıdan baktığımızda, siyasi iktidarın 2023 yılına yönelik hedefleri var. Yasanın, 2023’te hedeflenen Türkiye’ye uyumlu bir öğretmen kimliği oluşturmak için çıkartılmaya çalışıldığını düşünüyoruz. Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri tarafından bizlere bu ifade ediliyor. 2023 vizyon belgesi ile bir takım hedeflerin ortaya konulduğunu, bu hedefleri hayata geçirecek bir öğretmen profili ve kimliği oluşturmak içinde bir Öğretmen Meslek Kanunu çıkartmak istediklerini, planladıklarını söylüyorlar. Kendilerine yakın kuruluşlar tarafından hazırlanan, basına sızdırılan taslaklara bakıldığında esasında neyle karşı karşıya olduğumuz açık.
Taslak üzerinden konuşacak olursak, tasarı ne içeriyor? Siz neden kaygılısınız?
Öğretmenlerin haklarını olabildiğince baskı altına alan, öğretmenlerin iş güvencesini ortadan kaldıran, ama sorumluluklarıyla beraber iş yükünü de arttıran bir yasa tasarısıyla karşı karşıya kalacağımız açık. Bizim açımızdan meselenin kritik aşaması şu.
Yasanın, yasanın öznesi olan öğretmenler tarafından öğretmen odalarında tartışılmadığı, üzerinde uzlaşılmadığı hiçbir koşulda, çıkacak olan metin öğretmenlerin sorunlarını çözmeye aday değildir.
Yasanın kendisi esasında öğretmenler için değil iktidar için hedefleniyor. Ondan dolayı da Gebze’de ve birçok ilde, ilçede buluşabildiğimiz kadar öğretmenle buluşup var olan durumu anlattık. Düşüncelerimizi paylaştık. Öğretmen arkadaşlarımıza kendi mesleklerine, dolayısıyla öğrencilerin eğitim hakkına ve bunun doğal sonucu olarak da ortak geleceğimize sahip çıkma çağrısında bulunduk.
Bu zeminde öğretmenlere çağrınız nedir?
Burada çağrımız çok açık. Farklılıklarımızı, zenginlik olarak kabul ediyoruz. ‘Bizi ayrıştırmalarına, bölmelerine müsaade etmeyelim’ diyoruz. Farklı sendikalara üye olabilir, farklı siyasi partilere oy verebiliriz. Farklı düşünebilir, yaşayabiliriz. Bu doğallığımızdır çünkü yaşamın kendisi çoklu. Bir arada durma gücümüzü, sesimizi, soluğumuzu birleştirme becerisi gösterelim ve önümüzdeki dönem öğretmenlik mesleğine sahip çıkalım. Dolaştığımız okullarda vermek istediğimiz mesaj bu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.