ÖĞRETMENLER UMUDU BULABİLİRLER Mİ?

ÖĞRETMENLER UMUDU BULABİLİRLER Mİ?

 


 

                Umut, korku, kaygı. Bu üç kavram, bireysel ve toplumsal anlamda insanın gelecek tasavvurlarında dönem dönem öne çıkar. Aynı toplum içerisinde yaşayan insanların, nereden, nasıl, nereye baktıklarına ve ne yaptıklarına bağlı olarak, beklentileri doğrultusunda, bu kavramlardan birinin ya da ikisinin belirleyici önem taşıdığı, farklı gelecek tasavvurları vardır ki, filozoflar da azade değildir bundan.

                Bazen umut, bazen korku, bazen kaygı ve bazen de hem korku hem de kaygı, tek tek kişileri aşıp, toplumun geniş kesimlerinin halet-i ruhiye haline geldiğinde, dönemi niteleyen karakteristik bir unsura dönüşür ve işte o zaman döneme damgasını vurur. Bugün, öğretmenleri hem korku, hem de gelecek kaygısı ikisi birden çepeçevre sarmış durumda. Bu durum öğretmenleri iyice edilgenleştirdi. Dahası eğitimin içinde sadece kendi işlerine bakar duruma geldiler. Öğretmenler artık hiçbir şeye karışmıyorlar. Ortada bireysel ve toplumsal anlamda, umut namına bir durum olmadığını düşünüyorlar. Herhangi bir konuda motivasyon ve enerjileri yok. İçe kapanmış durumdalar. Öğretmenler, aile ve çocukları ile birlikte hayatta kalmaya çalışıyorlar. Bu eksende, müfredatın değiştirilmesi, laik eğitim, eğitimdeki dinselleştirmeye dair dönüşüm okullarda konuşulamıyor bile, korku ve kaygı öğretmenin bilinç dünyasını esir almış durumda.

                Bunun dönemsel ve geçici bir durum olduğunu biliyoruz. Fakat bu durumu öğretmenler içeriden yaratamazlar. Bir toplumsal hareket lazım. Öğretmenler ancak kendi durumlarını birbirleri ile konuşarak, el ele vererek, onurlarını koruyarak çıkarlarsa umut onlar için olabilir. Dışarıdaki toplumsal hareket, okullardaki dayanışma, öğretmenlere belki umudu bir yerlerde buldurabilir.

               

               

Bu yazı toplam 183 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi