Nisanı Karşılarken
Hava bahara doğru dönerken radyolardan çocukların, yaşlıların depresyonda olduğu bilgileri paylaşılıyor. Uzmanlar çocuklar için hareket önerirken; yaşlılar içinse uzaktan aranmanın önemini, yaşlıların sevgiyi hissetmeleri gerektiğini bildiriyorlar.
Her hafta renklere bağlı yaşanan hayatlar, açılan kapanan okullar, kafe restoran çalışanlarının durumları çok da aydınlık görünmüyor. Bir tarafta yapılan kongreler eleştiri konusu olurken, diğer tarafta elinde metre ölçüm yapan kolluk kuvvetleri duruyor.
Pudra şekeri ve bankamatik memurları gündemden düşmüyor.
Halkın tüm temel ihtiyaç maddeleri zamlanmış, kısa çalışma ödeneği, ücretsiz izin ve kod 29 sarmalında işçiler.
Suyun, kuşun ve ağacın dile gelip konuşmasını beklercesine yapılan tahribat. Kızıldeniz’i kapatan bir tankerin gölgesinde bizim kanal projesi.
Adalet isteyen diller, tarafsızlık ve bağımsızlık beklenenler.
Siyasetin her yere sirayeti, yüksek işsizlik, bir türlü gelmeyen aşılar…
Kadınlarca elde edilen hakların budanması…
İşte böyle bir haldeyiz. Kendi yağımızla kavrulmak istiyoruz. Huzur istiyoruz. Herkese bakacak bir doktor, her çocuğa bir öğretmen ve davamız olunca adilce dosyasına bakacak bir hâkim istiyoruz.
Biz semtimizde selamımızla mutluyuz. Bir dostla çay içerken iki türkü söylemekten mutluyuz. Biz kitap okurken mutluyuz. Bir köpeği bir kediyi severken mutluyuz.
Nisan ayında kocaman bir nefes çekerek içimize denize doğru yürürken mutluyuz.
İşte dostlarım bizim bu cennet vatanda misafirliğimiz çok da beklentiye bağlı değil..
Bir kadının huzurluca yaşaması, bir ağacın dimdik yaşaması ve yakınlarımızın sağlıklı olması isteklerimiz…
Diyojen’in dediği gibi, gölge etmeyin başka ihsan istemez.
Karadeniz dağ kartalı gibi yalnız, bir kardelen gibi güzelce yaşayalım.
Bu hafta da ben size anlatayım derdimi…
Derde derman arar idim.
Derdim bana derman imiş diyorum nokta koymadan bitiriyorum..