Mühip Kanko: İstanbul ve Kocaeli Büyük Felakete Hazır Değil!
CHP Kocaeli Milletvekili Prof. Dr. Mühip Kanko, 17 Ağustos Depreminin yıl dönümünde beklenen Marmara Depremiyle ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Son 100 yıl içerisinde dünyada gerçekleşmiş en yıkıcı 15 depremin 2 tanesinin Türkiye’de gerçekleştiğini vurgulayan Kanko, “ Bu yaşadığımız büyük felaketler, ülkemizin deprem konusunda ne kadar riskli bir durumda olduğunu göstermektedir. İstanbul ve yakın çevresi, Kocaeli başta olmak üzere çoğu sanayi kuruluşları ve organize sanayi bölgelerinin bulunduğu 30 milyon nüfusa sahip Marmara Bölgesi muhtemel beklenen depreme maalesef hazır değil!” ifadelerini kullandı.
17 Ağustos depreminin 24’üncu yıldönümü vesilesiyle önemli değerlendirmelerde bulunan Kanko, yaptığı açıklamada şu ifadelere yer verdi; “17 Ağustos 1999 tarihinde yaşanan “Gölcük Depremi” olarak bilinen 7,5 büyüklüğünde kaydedilen deprem ülkemizin 20'nci yüzyıl da yaşadığı en büyük felaketlerden birisi olarak tarihe geçmiştir. 17 Ağustos Gölcük depreminde resmî raporlara göre 17.480 ölüm, 23.781 yaralanma, 505 kişi sakat kaldı. 285.211 ev, 42.902 iş yeri hasar gördü. 2010 yılında yayımlanan Meclis araştırması raporuna göre 18.373 kişi öldü, 48 bin 901 kişi ise yaralandı.
17 Ağustos depreminin 24’üncu yıldönümüne uzmanlar tarafından hazırlanan deprem risk haritasıyla, Türkiye’yi büyük bir tehlikenin beklediği, üniversiteler, bilim insanları ve uzmanlarca Marmara’da yaşanması muhtemel deprem için ise yetkililerin defalarca uyarılmasına rağmen en son yaşadığımız Kahramanmaraş Depreminde 22 yıldır iktidarda olan Hükümetin ve bağlı olduğu kurumların hiçbir hazırlık yapmadığını gördük.
1999 Marmara Depreminin ardından 24 yılda, güncel tutarla 40 milyar dolar yani 1 trilyon 80 milyar lira deprem vergisi toplanmasına rağmen, depreme hazırlıkla ilgili hiç bir adım atılmadığı, yaşadığımız Kahramanmaraş merkezli depremle tekrar gün yüzüne çıktı.
22 yıldır ülke kaynaklarını israfa, yandaşa ve yolsuzluklara harcayan, ama depreme hazırlık adına hiçbir şey yapmayan bu beceriksiz hükümetin vebali çok fazla” ifadelerini kullandı.
Akdeniz Kuşağındaki En Riskli Ülke Türkiye!
Kanko, “AB’ye üye ülkelerin sismik araştırma merkezlerinde hazırlanan risk haritasına göre, İtalya ve Yunanistan’ın da içinde yer aldığı Akdeniz kuşağında deprem açısından en riskli bölge Türkiye olarak gösterilmekte.
Ülkemiz, dünyadaki büyük deprem kuşaklarından biri olan Asya kuşağında yer aldığı gibi, 780 bin kilometrekarenin yüzde 96’sının aktif deprem kuşağında bulunduğu net bir şekilde bilinmesine rağmen, gerekli önlemlerin alınmadığı bir yönetim anlayışıyla idare edilmekte.
İstanbul, Kocaeli, Bursa, Yalova, Çanakkale, Tekirdağ ve Balıkesir’in etkileneceği Marmara depreminin ne zaman yaşanacağı belli değil ama araştırmalar yeri ve büyüklüğü hakkında net bilgiler vermektedir. Bölgenin nüfus ve sanayi bakımından yoğun olması yaşanacak bir depremde felaketin boyutunu büyüteceği kesin.
Bu bağlamda nüfusun, sanayinin ve riskin en fazla olduğu Marmara Bölgesi başta olmak üzere ülkemizde yaşanabilecek depremlerle ilgili binaların onarım ve güçlendirme çalışmalarının amaca ve tekniğe uygun yapılıp yapılmadığının, bu konuda bugüne kadar yaşanan aksaklıkların neden kaynaklandığının tespit edilmesi ve gereken tedbirlerin bir an önce alınması hayati önem arz etmektedir” dedi.
Ülkemizin Yüzde 96’sı Aktif Deprem Kuşağında!
Türkiye, bir deprem ülkesi olmasına rağmen, depreme karşı hazır mıyız sorusuna cevap verebilecek ne bir kurum nede bir hükümet yetkilisi var” diyen Kanko, “Ülke tarihimizin en büyük, sonuçları itibariyle en acı depremlerinden biri olan Kahramanmaraş merkezli depremlerde 50 bin 500 canımızı toprağa verdik. 18 bin 373 canımızı kaybettiğimiz Doğu Marmara Depreminin üzerinden ise 24 yıl geçmesine rağmen 22 yıllık AKP Hükümetlerinin bu durumdan gerekli dersi çıkarmadığını yaşadığımız felaketlerin doğurduğu yıkıcı sonuçlarla daha net görmekteyiz.
Ülke olarak bu felaketlerin acısını çok yaşadık. Bu depremde; binlerce insanımız toprak altında kaldı, binlerce insanımız yaralandı. Kentleşme ve imar konularında yapılan "rant odaklı" uygulamalar; doğal ve öngörülebilir olan deprem ve su taşkınlarını afetlere dönüştürüyor! Can kayıpları ile birlikte ciddi ölçüde mal ve ekonomik kayıplar ortaya çıkıyor. Yapılarımızın durumuna baktığımızda doğa olayları karşısında son derece zayıf olduklarını hepimiz görüyoruz. Bugüne kadar yaşadığımız deprem ve diğer doğa olayları "tarihsel sürecin günümüze kadar taşıdığı öngörülebilir" olaylardı! Ne yazık ki yaşadıklarımızın sonuçları da oldukça ağır oluyor!
81 kentin yaklaşık 55’inin ciddi deprem tehlikesi altında olduğu Ülkemizin yüzde 96’sı aktif deprem kuşağında yer aldığı gerçeğiyle hareket etmeliyiz. Bu konudaki çalışmaların yetersiz olduğu net bir şekilde görülmektedir. Muhtemel yaşanacak depremde mal ve can kayıplarının önlenmesi için biran önce çalışmaların yapılması gerekmektedir. Yeni yapılacak olan yapıların güvenli bir şekilde üretilmesi ve eski yapıların güçlendirilmesi sorunun temel kaynağı olarak karşımıza çıkmaktadır. Deprem yaşanmadan önce alınacak önlemler ve parasal harcamalar, deprem yaşandıktan sonra yapılacak düzenleme ve parasal kayıplardan 20 kat daha azdır.
Bu konuda muhtemel yaşanabilecek bir deprem öncesi kurum ve kuruluşlarımızın hazırlıklı olup olmadığının araştırılarak, mevcut yapı stokunun deprem riskinin tespiti ve gerekli önlemlerin biran önce alınması şart.
Sadece konuşmak, anmak, ders aldık demek yetmiyor. Devlet kurumları ve vatandaş olarak önlemlerimizi ve tedbirlerimizi almamız gerekiyor. 17 Ağustos 1999 Depreminde hayatlarını kaybeden vatandaşlarımızı ve Kahramanmaraş felaketinde yitirdiğimiz canlarımızı bir kez daha rahmetle anıyorum…”
İSA TURHAN
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.