Modern dünya İSG’yi işi iyileştirmek için kullanıyor
KOÜ Öğretim Görevlisi, A Sınıfı İSG Uzmanı Doç.Dr.Ercan Arpaz, yapısal olmayan riskler panelinde uzmanlık alanına değindi: İş hayatı İSG kanunu denince, ‘Başım belada’ diye düşünür. Halbuki modern dünya İSG'yi işi iyileştirmek için kullanıyor.
Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu – TÜRKONFED ve Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği – TÜSİAD ile İzmit merkezli Doğu Marmara Sanayi ve İş Dünyası Federasyonu – DOĞUMARSİFED işbirliğinde bir süre önce gerçekleşen, “Yapısal olmayan risklerin yönetimi” konulu panelde iş sağlığı ve güvenliği konusu, konu uzmanı tarafından gündeme getirildi.
Kocaeli Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Görevlisi, A Sınıfı İSG Uzmanı, Makine Mühendisi Doç.Dr.Ercan Arpaz, yapısal olmayan risklerde konuyu uzmanlık alanına getirdi: “İş hayatı İSG kanunu denince, “Başım belada” diye düşünür. Halbuki modern dünya iş güvenliği dediğimiz olguyu işi iyileştirmek için kullanıyor” diyen Arpaz konuya dair özetle şunları kaydetti:
“İş sağlığı ve güvenliğine dair kanun çıktı, ne oldu. SGK rakamlarına göre her yıl 1500 insan ölmeye devam ediyor. 300 iş günü düşündüğümüzde, her gün 5 işçi ölüyor. ‘Bugün beş kişi ölecek’ dediğinizde vaka; ancak eş, dost arkadaş yani bize dokunduğu zaman unutulmayacak ve bir etkisi olacak. Aksi halde unutulup gidilecek.
Ben bu eğitimleri yaklaşık 10 senedir veriyorum. Yaklaşık 10 bin İSG uzmanının, bin iş yeri hekiminin kulağında sesim vardır. İş sağlığı ve güvenliğinde uzmanlık eğitimini, uzmanlara vermeden önce işverenlere vermek gerekiyor. Kanun çıktığında, hep şöyle bir algımız vardır: Bir kanun çıktı, başımız yine belaya girdi. İş hayatı, ‘Bir de bunlarla mı uğraşacağız?’ diye düşünür. Hâlbuki modern dünya iş güvenliği dediğimiz olguyu işi iyileştirmek için kullanıyor.
KÜRESEL DÜNYADA KAR
MALİYET YÜKÜYLE İLGİLİ
Eski dönemlerde insanlar daha çok müşteriye ulaşarak kar arttırmaya çalışıyordu. Günümüzde, küresel dünya içinde rakipler çok fazla. Fiyatı siz belirleyemiyorsunuz. Karınız, maliyet yükünüz ile ilgili. Ne kadar ucuza mal ediyorsanız o kadar başarılısınız demektir.
EN ÖNEMLİSİ YETİŞMİŞ İŞGÜCÜ
Maliyet kalemlerinde; enerji, işçilik, mekân, teknoloji gibi girdiler var. Modern dünya, materyal ve malzeme üretimi için sürekli çalışıyor. Daha düşük enerji sistemleri üzerine çalışmalar var. Bunlar da bir yere kadar. En önemlisi, yetişmiş iş gücünün kaybedilmemesi.”
İŞGÜCÜ KAYBI ÜZERİNDEN HESAPLANIR: Doç.Dr.Ercan Arpaz, “Ölümlü ve yaralamalı iş kazalarına insani açıdan baktığımızda, ‘İnsan ölmüş. Başımıza bela olur’ diye tanımlama yapılıyor. ‘Savcılıkla, adliyeyle, sigortayla uğraşırız.’ Temel kayıp şudur: Yaptığınız her hareket, her eylemde işgücü kaybınız var. Bir günlük rapor, bir günlük iş kaybınıza tekabül eder. Ölümde olsa, hastalıkta olsa işgücü kaybı üzerinden hesaplanır” dedi.
**
Yangın en çok göz ardı
edilip en çok yaşanan afet
Deprem başta doğal afetlere karşı temel eğitime yapısal olmayan unsurlardan başlaması gerektiğine değinen Ercan Arpaz’ın konuya dair görüşleri şöyle:
“Yapısal olmayan unsurlarda ilk, depreme takılıyoruz. Ülkemiz deprem bölgesi. En güvenilir kısım olarak Konya gösteriliyordu. 1999 depremi sonrası Konya’nın da güvenilir olmadığı ifade edildi.
Hatta deprem ve yer hareketleri üzerinden baktığınızda, farklı deprem etkileri oluşmaya başladı.
Sonuçta yeni yeni şeyler öğreniyor ama öğrendiklerimizden ne ders çıkarıyoruz, orası tartışma konusu.
Öncelikle karar vereceğiz.
Deprem olacak. Kaçışı kurtuluşu yok. Fabrikalarınızı, işletmelerinizi başka yere taşırsanız, orada da deprem olacak.
Depremden kaçtınız diyelim, kaçamayacağınız unsurlar var.
Yangın, en çok göz ardı edilen ve en çok karşılaşılan afet durumlarından bir tanesi. Yanabilir malzeme her tarafta var.
Yangın dediğimiz olay, yanmanın istenmeyen hali.
YÜZDE 90’I ELEKTRİK KAYNAKLI
Isı, çok farklı şeylerden olabilir. Doğrudan veya dolaylı ısı kaynakları olabilir. Sıkıntılı olan dolaylı ısı kaynakları çünkü bir elektrik sistemlerinin oluşturduğu ısınma var. Yanma ve yangınların sonuç raporlarına bakacak olursanız yüzde 90’ının elektrik kaynaklı olduğunu görürüz.
Sebebine indiğinizde, elektrikçiler daha farklı sebepler söyleyebilirler.
Binamızı tasarlarken elektrik sistemini de ona göre dizayn ederiz. Ama dizayn ettikten sonra ihtiyaçlarımız değişebiliyor. Üçlü beşli prizler, ısıtıcılar vesaireler devreye giriyor. Bunun sonucu olarak da ısınma oluşmaya başlıyor. Tutuşmayı körüklüyor.
Diğer yanmayan maddeler ısınmaya başlıyor. Bütün malzemelerin kendine özgü ısınma, yanma dereceleri var. Yanma katsayıları var. Bu sağlandığında her şey yanmaya başlıyor.
Normal şartlarda yangın dediğimiz olgu başladıktan sonra, çok kısa sürede müdahale etmelisiniz. Geçen her dakika, yangından daha fazla etkilenmenize sebebiyet verebiliyor.”
Doç.Dr.Ercan Arpaz’a panel bitiminde onurluğu DOĞUMARSİFED Yönetim Kurulu Başkanı Atalay Kaya ve TÜRKONFED Yönetim Kurulu Üyesi Avukat Fahri Örengül tarafından verildi.
**
ARPAZ’DAN 17 AĞUSTOS TÜPRAŞ YANGINI DEĞERLENDİRMESİ
Afetlerde yurttaşın
tutumları önemli
17 Ağustos 1999 depremindeki Tüpraş yangınını anımsatan Ercan Arpaz şunları söyledi: “Deprem tetiklemesiyle hasar, atmosfer açısından, kıvılcım ve ateşlemeye sebebiyet verdi. Tanklar alevlenip yanmaya başladı. Aslında ilk başlangıç açığa çıkan yangındır. Müdahale hızlı bir şekilde alevlerin söndürülmesi ve tankların soğutulmasıyla ilgiliydi. Çünkü orada bir tank tarlası ve içerisinde yanıcı malzeme var. Ve hepsi beraber yanmaya başlarsa patlama meydana geliyor.
Birincil patlama; tankın içindeki sıvı gazlaşıyor ve gaz basıncını arttırıyor. Patlamaya sebep verip diğer tanklara sıçrayarak çok yüksek seviyede enerjinin açığa çıkmasına sebep oluyor. 5-6 kilometrekare çapında, bir atom bombası etkisi yaratıyor.
Burada en önemli şey algı. Depremi yaşamış kişiler, bölge boşaltılsın dendiğinde yaptıkları davranışlara bakalım. İlimtepe diye bir yer var, oraya çıkıp seyredilir. Kuş uçuşu mesafesi, bir kilometre yok.
Afetlerde insanlarımızın nasıl davranış sergilediği ve buna bağlı olarak nasıl önlem aldığı, kendini koruduğu veya bu kuralları uyguladığı önemli.
BUNLARA DİKKAT
Yangın ve patlama; ikisi birbirinin aynısı. Biri aniden meydana geliyor. Diğeri, biraz daha zaman alıyor. Farkı bu.
Normal şartlarda patlama kısmına geldiğinde doğalgaz, metan gazı patlar. Evdeki boru çok iyi patlayıcıdır.
Metanın yüzde 5 ile 15 arasında patlayıcı özelliği vardır. LPG’nin yüzde 7.5 tepe patlayıcılık değeri vardır.
Şeker mesela, çok iyi patlar. Alüminyum, kömür tozları iyi patlar.
Gaz patlaması bir birim enerji çıkartıyorsa her toz patlamasında yaklaşık üç katı enerji açığa çıkar. Onun için ahşapla üretim yapılan, tozu çok yerlerde patlama, daha çok etki yaratır.”
Doç.Dr.Ercan Arpaz (soldaki) panelin mola bölümünde, konuklarla.
**
PROFESÖR DOKTOR ŞERİF BARIŞ
Tatbikat firmanın müdahale
kapasitesini görmek için yapılır
Panelde panelistler, katılımcılarından gelen soruları da yansıttı. Panelin yöneticisi, Kocaeli Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Şerif Barış bir kadın yöneticinin, “Tatbikat haberli olmak zorunda mı? Ben habersiz olmasını tercih ederim. Duyguyu yaşayanlar” deyip soru yöneltmesi üzerine şunları kaydetti:
4 ÇEŞİT TATBİKAT VAR
“Haberli, habersiz, masabaşı, yarı haberli yarı habersiz olmak üzere dört tatbikat türü var. Bu tamamen işletmenin o gün alacağı kararla ilgili bir durum. Üretimi engellemek ya da engellememek gibi. Genellikle mesai, servis, yemek saatinin bitimine yakın zamanları tercih ederler.
Bana göre tatbikat haberli bile, yapılsa çalışanların katılma isteği çok sıkıntılı. Lakayit bir şekilde tatbikatın hiç faydası yok. Tatbikat işletmenin ilk müdahaleciler gelene kadar ekiplerin hazır olması ve kendi yağlarıyla kavrulmaları ile olaya müdahale etmeleri için yapılır.
SENEDE BİR TATBİKATLA
NEYİ İYİLEŞTİRECEKSİNİZ
Yani tatbikat firmanın kapasitesini görmek için yapılır. Her tatbikattan da bizler yeni dersler çıkartır, eksikleri belirledikten sonra donanım, eğitim, uygulamalarla ilgili gereken neyse rapor olarak sunarız. Bundan sonraki aşamada, bir sonraki tatbikata kadar bunun iyileştirmesini de bekleriz.
Senede bir tatbikatla neresini iyileştireceksiniz? Afet bilinci bir kültür. Bunun içerisinde depreme dayanıklı yapıdan, alınması gereken önlemlerden tutun da yapılan doğru davranışların tatbikatlarla sınanması çok önemlidir.”
SİMÜLASYON MERKEZLERİMİZ YOK
Kocaeli’de bir deprem veya diğer afetler için eğitim görülebilecek simülasyon merkezlerinin de olmadığını kaydeden Barış , “Ülkemizde bir tane Bursa’da var. Bursa’daki afet eğitim ve simülasyon merkezinin danışmanı benim. Ülkenin her afete dönük tek merkezidir. Kocaeli’de deprem sarsma tablası vardır, tek eksenlidir.
İstanbul’da AFAD’ın yeni yaptırdığı merkez var. Onların hiçbirinde karbonmonoksitle ilgili eğitim verilmez. Ankara’da şehrin çok uzağında bir simülasyon merkezi kuruldu. Uygulamalı eğitim vermediğimiz sürece eğitimlerimiz havada ve öğretim olarak kalıyor. Eğitim olabilmesi için uygulamaya geçmeliyiz.”
Prof.Dr.Şerif Barış
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.