Modanın başkentinde büyüyecek!
Sozcu.com.tr D'S Damat ve Tween markalarının yaratıcısı Orka Holding Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Orakçıoğlu ile buluştu. Orakçıoğlu büyümeye...
Sozcu.com.tr D'S Damat ve Tween markalarının yaratıcısı Orka Holding Yönetim Kurulu Başkanı Süleyman Orakçıoğlu ile buluştu. Orakçıoğlu büyümeye hazırlandıkları modanın başkenti İtalya pazarından 15 Temmuz sonrası ekonomik tabloya kadar pek çok değerlendirmede bulundu. Ve ekledi: Fenerbahçe daha kurumsal yönetilmeli.
Röportaj: Can Mumay
Fotoğraflar: Derin Gökçe
D’S Damat ve Tweet bugün Türkiye tekstil sektörünün en önemli markalarından biri. Orka Holding’in patronu Süleyman Orakçıoğlu başarılarının sırrını kurumsal yapı ve amatör ruha bağlıyor. Orakçıoğlu ile İstanbul Çağlayan’daki ofisinde buluştuk. 15 Temmuz sonrası ekonomik durum ve iddialı şekilde girdikleri İtalya pazarına kadar pek çok konuyu konuştuk.
Türkiye’nin dışa açıldığı 80’li yılların ikinci yarısında iş yapamaya başladınız. O dönemde ihracat yapmanın zorlukları nelerdi?
Söylediğiniz dönem Türkiye’nin dış dünya ile tanıştığı bir zamandı. Devlet hedefine ihracatı koymuş ancak bunu yapabilecek adam yok. Ekip yok. İnsan kaynağı yok. Hatırlıyorum iki üç dış ticaret şirketi vardı. Oradaki arkadaşların mesailerinin bitmesini beklerdik bir proforma hazırlayabilmek için. Bugün dünyanın her yerinde Türk girişimcileri görüyoruz. Rekabet konusunda kendimizi çok geliştirdik. Artık ürünümüz de o ürünü pazarlayacak insan kaynağımız da var.
Türkiye tekstilde adını fason üretim ile duyurmuştu. Marka yaratma fikri nasıl aklınıza geldi?
İnanılmaz hacimlerde fason üretim vardı Türkiye’de. En çok ihracat yapılan pazar da ABD idi. O dönem işin en kolayı fasondu. İnanılmaz hacimler vardı. En çok ihracat yapılan pazar ABD idi. 5-6 milyar dolar tekstil ihracatı vardı. Yüzde 20’si ihracatın tekstildi. Adetler çok yüksek fiyatlar çok düşüktü. Bu böyle devam etmez diye gördük. Dünyada da bakınca gelişim süreci var. Özellikle modanın aynı zamanda tasarımın önde olduğu süreçler oldu. İtalyan markalar etkindi. İster istemez bunları biz de yapabiliriz dedik. Bunları yaparak ancak kalıcı olabileceğimizi düşündük.
‘Tekstil bitti’ lafını çok duyarız… Eskisi kadar kazançlı bir sektör değil derler…
İş yapma biçimi değişti. Değişim ve dönüşüm süreçleri yaşandı. Buna ayak uyduranlar ayakta kaldı. Bu işin en önemlisi şu. Dünya markalarının artık bizim pazarımıza gelmesiyle birlikte biz onların yaptığına mucize gibi bakıyorduk. Rekabet bizi daha iyi olma konusunda fazla zorladı. O rekabet geliştirdi. Rekabetin gerçekten zorladığını söyleyebiliriz.
15 Temmuz’dan hemen sonra 18 Temmuz’da yurt dışı bayilerinizle İstanbul’da geniş katılımlı bir toplantı yapmıştınız. İş dünyası 15 Temmuz’un etkilerini üzerinden atıyor diyebilir miyiz?
15 Temmuz hain darbe girişimi bir çok iş konusunda o dönemde yatırım kararı alan bir çok firmayı olumsuz etkiledi. Biz şunu düşündük. Biz darbe girişimine karşı kendi adımıza en iyi cevabı nasıl verebiliriz. İşimize dört elle sarılarak verebiliriz. Ülkemize getirmek için 6 ay uğraştığımız bayi toplantımızı için ertelemedik. Tüm ekip onları ülkeye getirmek konusunda bir ikna sürecine girdi. Yüzde 90 başarılı olduk. Enerjimiz ve moralimiz arttı.
Son 1.5 yıldaki süreçleri incelersek. Kurun öngörülemez bir seviyede olduğunu görüyoruz. Dolar inanması güç seviyelere çıktıktan sonra dengelendi. Şu an tekrar bir oynaklık sürecinde. Bir ihracatçı olarak karar almanızı nasıl etkiliyor bu durum?
Aşırı oynaklığın kimseye faydası yok. Bu sadece bizde olmadı. Dolarla ilgili bütün dünyada Trump’ın alacağı kararlar ve politikalarla ilgili herkes güçlü doları satın aldı. Herkes dolar yönünde eğilim oldu. Biz de etkilendik bundan. Bir dolar 1 euro olarak değerlenirken 1 euro oldu 1.20 dolar ve euro arasında yüzde 20 fark var. Bunu öngöremezsiniz. Aşırı oynaklıkta şunu yapıyoruz. Kendi içimizde hangi para birimi ile faaliyet yapıyorsak satışımızı da o para birimi ile yapıyoruz.
İç talepteki daralmadan dolayı ihracat potansiyeli olan firmaların yurt dışına yöneldiğini görmeye başladık. Yurt dışı artık daha mı önemli şirketler için?
Yurt dışında en çok ilgi gören Türk markasıyız kendi segmentimizde. Ekim ve kasım ayında 30’un üzerinde yurt dışı mağazamız açılacak. Baktığımız zaman bunlar kolay olmuyor. Kısa sürede olmuyor. Farklı eğilimlerde olan pazarlarda marka konseptini bütünlük olarak ortaya koyuyorsunuz. Ekibimiz iyi. Firma olarak da marka olarak da kendi içimizde büyük bir tecrübe olmaya başladı. Güven vererek devam ediyoruz burada. Ve bizim en büyük avantajımız sadece biz kendi adımıza müşterilerimiz de para kazandığı için markamıza katkısı oluyor. İç talepteki daralma yüzünden yurt dışına yönelme olduğunu düşünmüyorum. Bizim stratejimiz böyle. 2019 sonunda yurt içi ve yurt dışı satışları yüzde 50-50 hale getirmek istiyoruz.
Yurt dışında bir çok futbol takımını da giydiriyorsunuz…
Deportivo Alaves vardı, Spartak Moskova, Dinamo Bükreş vardı. Makedonya Milli Takımı oldu. Azeri Qarabag var. Türkiye ve Rusya ilişkileri iki yıl önce gerginken bile biz Spartak Moskova ile çalışmaya devam ettik. Hatta onlar kamp yapmaya Antalya’ya gelirlerde gelmediler İspanya’ya gittiler. Bizim ekip gitti İspanya’da aldı takım elbise ölçülerini. Ülkelerin iyi ilişkileri her zaman için iş dünyasındaki olumludur. Bu dönemlerde iyi ilişkilere ihtiyacımız var.
Türkiye’nin önünde Cumhurbaşkanlığı seçimi var. ABD’nin geleceği belirsiz. Bir iş adamı olarak gelecek dönemde yatırım yaparken iki kez düşünecek misiniz?
Bizim iş yapma biçimimizde şu var: Ürün satıyorsa engel yoktur. Adam Smith ekonominin duayeni… Siz doğru ürünü yapıyorsanız. Piyasada görünmeyen bir el sizi destekler. Doğru ürün yolunu bulur. Bizim ürünlerimiz Filistin’de de İsrail’de de Almanya’da da Irak’ta da satıyor. Ürün iyiyse ben çevresel etkenlerin sorun teşkil edeceğini düşünmüyorum.
İTALYA PAZARINDA BÜYÜYOR
İtalya bizim için çok enteresan biz İtalya gibi zor bir pazarı hedef seçmiş bir markayız. Pazarda görülen ilgiden sonra karar verdik. Boşluk var diyoruz İtalya’da devler arasında. Kaliteli ürün yapıyoruz. Tasarım konusunda eksiğimiz yok. Bilinçli müşteri bilinçli pazarda bize ilgi gösteriyorlar. İtalya’da şu an 9 satış noktamızı 16’ya çıkarıyoruz. Mağaza kadar büyük cornerlar var. 80 metrekare 100 metrekare. Arkadan mağazalar da gelecek. 7-8 dev marka arasında metrekare satışta birincisiniz.
Orka Holding bir aile şirketi… Aile şirketini yönetiyor olmak kararların alınma sürecini nasıl etkiliyor?
Aile şirketi olmanız demek iş yapma sürecinde farklılık getirmiyor. Bu işin şifresi şu kurumsal yapınız olacak ama amatör ruhu kaybetmeyeceksiniz. Kurumsal disiplinden taviz vermeyeceksiniz. Biz aile şirketi gibi görünsek de bizdeki kurumsal yapı kimsede yok. Kimse yönetim kurulunda alınan kararların dışına çıkamaz. İletişim olacak. Şirket sahibi olarak değil yüksek ücretli çalışan bir ekip insanı olarak görüyoruz kendimizi. İşin sahibi olarak değil. Böyle de olmalı. Dünya da böyle. Gelişmiş ülkeler böyle. Biz yüksek ücretli çalışan ekibin bir parçasıyız.
Aile şirketlerini yönetmenin problemli olduğu konuşulur…
Danışmanlıklar yapıyoruz bu konuda. Sorunlu firmalarda hakemlik yapıyoruz. Bu sistemi nasıl kurduğumuza ilişkin destek isteyenler var. Şirkette kardeşim var, ben varım büyük ortak olarak. Minör ortaklarımız var kuzenim var ve yabancı ortağımız var.
MARİO BOSELLİ SUNUMUMU İSTEDİ
Orakçıoğlu yurt dışında pek çok fuara katıldıklarını sektör duayenleriyle bir araya geldiklerini ifade ediyor:
Markamıza ilgi artıyor. Biz global bir yolculuğa çıktık. Başlangıç çok zordu. Hedeflerimize çok daha rahatlıkla ulaşabileceğimizi görüyoruz artık. Mario Boselli ile 50’li yıllardan beri İtalya modasına yön veren bir isim. Onunla bir konferansta beraberdik. Ben bir sunum yaptım. O bir sunum yaptı. Ben onun sunumunu istedim ardından o benimkini istedi. Biz onları takdir ediyoruz. Onlar da bizim başarımızı görüyor.
Boş zamanınız var mı? İş odaklı mısınızdır çok?
İş odaklıyım. Ama işin stresini çok üzerinde taşımam. Üçüncü bir göz olarak bakmak lazım olaylara. İşin içinde boğulmamak lazım. Haftanın iki üç günü işten uzaklaşabiliyorum. Seyahati çok seviyorum. Yeni yerler yeni tatlar yeni insanlar… İşim de buna uygun. Dünyada artık görmediğimiz ülke değil artık şehir kalmayacak nereyse (gülüyor).
Bir ülkenin doğusu batısı inanılmaz farklar var. İspanya’da Endülüs farklı Barselona farklı Bask bölgesi inanılmaz farklı. Bilbao bir de Madrid farklı bir dünya. Bunları örtüştürmek mümkün değil. Ezberlerin dışına çıkıyoruz. O ülkenin insanı gibi o ülkeyi yaşayabiliyoruz. Heyecanlandırıyor bu beni.
Fenerbahçeliyim. Artık Fenerbahçe’nin daha kurumsal yönetilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Kaynak sözcü
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.