LAF SALATASI
Radyo dinliyorum.
Radyodaki hanım kız büyük bir heyecanla anlatıyor;
"Yapılan istatistikler sonucunda Türk halkının Suriye'li göçmenlere kucak açtığı
gözlemlendi. Türk halkının duyarlılığı yine kazandı. Yüzde 59'u savaş mağduru
Suriyelilerin ülkemizde misafir edildikleri için memnun olduklarını söyledi.
Türk örf ve ananelerimizin bunu gerektirdiğini belirten halkımız, insanlık bunu
gerektirir, vicdanımız rahat dediler. Teşekkürler Türkiye'm!"
Ardından ekliyor;
"Türk halkının yüzde 41'i ise göçmenlerin ülkemizde misafir edilmelerine karşı
olduklarını söylediler."
Bu kadar...
Neden böyle düşündüklerini açıklamadı.
Oysa olumlu düşünenlerin sebebini(!) uzun uzun anlatıp bir de teşekkür etti.
Bunun adı düpedüz, duygusal demagojidir başka bir şey değil.
Yüzyıllardır, ERK olan, halkı yumuşak karın diye tabir ettiğim ' din ve vicdan'
kavramlarını kullanarak idare etmiştir ve etmektedir.
Medyada böyle bir üslup olabilir mi?
Suriye'deki savaş mağdurlarının ülkemizde misafir(!) edilmesine olumlu bakanlar cici...
Olumsuz bakanların sayısı şu kadar işte, onlar da tu kaka...
Bu ne ciddiyetsiz bir söylemdir ki bizzat medya çaktırmadan(!) ayrımcılık yapmaktadır.
Ülke yararına veya zararına olabilecek yanlarını açıklayarak profesyonel bir yaklaşımda
bulunulması elzemken çocuk oyununa çevirdiler bu üzücü sosyal durumu.
Evcilik oynuyoruz sanki.
'Komşu komşu hu hu kapıyı aç ben geldim. Peşimde kötü insanlar var, beni kurtar.'
Böyle aksettirilerek çocuk oyununa çevirdiler olayı.
Kapıyı açarsan iyi komşu, açmazsan kötü komşu.
Bireysel olayları vicdan boyutunda değerlendirebiliriz.
Ancak tüm toplumu ve ülkeyi ilgilendiren sosyal olaylarda bunu yapamayız.
Yanlış anlaşılmasın, bu demek değildir ki yardıma ihtiyacı olanlara yardım edilmesin.
Aksine değil Müslüman, hangi ırk-din veya dilden olursa olsun bütün insanlara
yardım edilmeli.
Müslüman kardeşlerimiz diye üstüne üstüne basarak nidalar atıyorlar.
Müslüman değilsen öl, geber, oh olsun yani!
Çok özür dilerim amiyane olacağım affınıza sığınarak, yemişim senin Müslümanlığını!
Süslü püslü kelimelerle, yazarcılık yapamıyorum.
Sosyo-kültürel bağlamda irdelersek..... gibi bir cümlenin her kesime ulaşmayacağını
bildiğim için...
Sen bu insanları aldın, vicdanını rahatlattın, ee sonra...
Bu kadar insana istihdam sağlayacak altyapın var mı?
"Son yıllarda Suriye ve Irak olmak üzere Ortadoğu'da yaşanan iç savaşlar nedeniyle milyonlarca mülteciye ev sahipliği yapan Türkiye, uzun süredir kaçak çalışan mültecilere "çalışma izni" vermeye başladı.
Özellikle sayıları 2 milyonu aşan Suriyeli mültecilerin başta inşaat, tekstil ve hizmet sektörü olmak üzere pek çok alanda istihdam edilmesi bekleniyor. Hükümetin Suriye’den göç edenlerin barınma ve istihdamına yönelik yayınladığı Geçici Koruma Yönetmeliği ile sektör ve işletmeler için belli oranlarda Suriyeli çalıştırma zorunluluğu da getirilmesi gündemde. Ancak bu zorunluluk yalnızca İstanbul, Gaziantep, Şanlıurfa ve Adana gibi mültecilerin yoğunlukla yaşadığı kentleri kapsayacak. "
İşgücü piyasasında en alttakileri oluşturacakları kanun gibi kesin.
Bazı sektörler ellerini ovuşturarak bekliyorlar.
Çoğu vasıfsız olan ucuz işçileri çünkü daha, daha, daha fazla dolacak kasaları.
İş güvenliği konusuna fazla detaya girmeyeceğim zaten durum ortada.
Söküğünü dikemeyen terzi misali.
Lafı fazla uzatmaya gerek yok.
Kısacası, medyanın belirttiği gibi sadece vicdan edebiyatından ibaret değil bu değerlendirmeler.
Eğitim, sağlık, iş istihdamı gibi birçok sosyo-kültürel açıdan ele alınması gereken ciddi
bir konudur.
Hem kendi halkın hem de mağdur halkın açısından bakmak zorundasın.
Vicdan deyip geçiştirilemeyecek kadar büyük ve önemli olduğunun bilincinde
olarak değerlendirmeliyiz.
İşlerine gelenlerin, yumuşak karnınızı gıdıklamasına bir dur demenin zamanı çoktan
geçti haberiniz ola!
Vicdanınıza emanet olun...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.