Kapitalist imhaya karşı kooperatifleşme şart
Konya’da başlattığı dondurma üretimini göç ettiği Didim’e de taşıyan, lokasyon tercihi “hata”sından ötürü Güney Altınkum’da endüstriyel dondurmaya “yenilip” reçel üretimine yönelen Döndü Çoban: “Kapitalist imhaya karşı kooperatifleşme şart.”
Türkiye’de kooperatifleşmenin son zamanlardaki en güzel örneklerinden birini Konya’da Torku gözler önüne serdi. Her ne kadar zaman zaman siyasi tavırlar sergileme hatasına düşüp ülkenin bir kesiminin takdirini ama en az bir o kadarının tepkisini çekseler, “ürün boykotu”nun direğinden dönseler veya lokal anlamda, belli belirsiz boykota uğrasalar dahi önce doğup yeşerdiği Konya’ya, sonra ülke üretim ve ekonomisine kooperatifleşme üzerinden müthiş katkı sağladıklarına şüphe yok.
TORKU’NUN KATKISI ÜRETİM
VE TİCARET İLE SINIRLI DEĞİL
Torku’nun tek katkısı bununla sınırlı kalmamış. Konyalı’ya da güzel şeyler aşılamış. Konya’nın Karatay İlçesi eşrafından, bir dönem aktif siyaset içinde de yer alıp ilçesinden CHP Kadın Kolları Başkanlığı yapan, geçtiğimiz yıllarda Didim’e göç eden Dedenin Yeri Restaurant’ın sahibi Döndü Çoban ile görüşmemizin ilk bölümünü 26 Ağustos’ta yayınlamış, kalanını “Arkası yarın”a bağlamıştık. O “Arkası yarın” bugüne denk geldi ama dünü de bir linkle hatırlatmakta fayda var.
Biz sorduk. Sorularla haberi boğmayalım. Döndü Çoban yanıtladı:
BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ GÜÇLENDİRİR
“Endüstriyel dondurma, fabrikalaşmaya gittiği için daha ekonomik. Ama diğer üretimde zanaat işleniyor ve her şey doğal. Sütü doğal işliyorsun. Salebi doğal getiriyorsun. Salebi topluyor, Burdur Bucak’ta bunu kırdırıyorsun. Orkide çekirdeğinden salep yapılır ve çok özel bir bitkidir. Bağışıklık sistemini güçlendirir.
Sanayileşmede yapılanlar daha katkı maddelidir. Pirincinden, nişastasından tutun, bunların katkılarıyla ucuzlaştırılmış. Daha ekonomik şekle gelmiş, piyasaya sunulmuş.
Ama bizim veya benden önceki dedelerimizin, babalarımızın yaptığı dondurma tamamen organik ve bağışıklık sistemini güçlendiren, kemikleşmeyi yani insanın kemiklerini alacağı vitamini, kalsiyumu alacağı bir dondurma ve emek var. Elle yapılıyor. Makine girmiyor.
Meyvelilerde de direk pazardan, manavdan aldığın çileği getiriyorsun. Saleple, sütle buluşturup sunuyorsun insanlara.
Oldukça sağlıklı, güzel bir ürün.
Bir sağlıkçı, ‘En güzel paket dondurmadan yiyeceğinize en kötü merdiven altı dondurmayı yiyin. O daha sağlıklı’
KONYALILAR DERNEĞİ KURMUYOR: Büyük fotoğrafı ilk Facebook sayfasında, “Didim’de Konyalılar Derneği Kuruluyor…” başlığı ile girmiş ama henüz ilk satırda, “…dermişim. Asla yok öyle bi’şi” yazmıştım. Döndü Çoban’ın Facebook sayfasındaki kimi yorumlardan sebep, o ifadeye rağmen başlıkta kalınınca yanlış anlaşılmış. Karede Konya’dan aile dostları Fatoş – Osman Şenkul çifti ve oğulları Arda; eşi Ahmet Çoban ve kızları Dilan ile görülen Döndü Çoban, Konyalılar Derneği kurmuyor. Kaldı ki Didim’de zaten varmış.
**
KONYALI TORKU MİSALİ…
Kooperatifleşmede en güzel
örneği ABB hayata geçirdi!
“Rekabet değil imha üzerine işleyen vahşi kapitalist sisteme karşı en iyi mücadele yöntemi; kooperatifleşme diyebilirim. En güzelini burada Aydın Büyükşehir Belediyesi yapmıştır. ABB Başkanı Özlem Çerçioğlu üreticiden sütü toplamış, etini almış. O insanların emeğini toplamış, para ettirmiş. Yani burada yapılacak en güzel şey bana göre kooperatifleşme. Tek başına bir üretici 50 kilo çilek üretir. Ama pazarını bulamaz. Ama kooperatifleşirsek köylerdeki kadınların emeği olan ürünleri toplarız.
MİLLİ SERVET BANA GÖRE
Kooperatifleşiriz, değer katarız. ABB uygulamasında bu toplanıp emeğe saygı duyulmuş. Hem emek paraya çevrilmiş hem o kadının güveni artmış, ailesine katkısı olmuş. Devlete katkısı olmuş. Milli servet bana göre. Bir de kadınıyla erkeğiyle kişiler çalışmaya teşvik edilmiş. Öbür tarafta para etmeseydi, satacağı pazarı bulmasaydı zaten satamadığı gerekçesiyle üretim daha da geriye gidecekti. Şu anda eğer kooperatifleşme olursa üretimde artacak. Biz üretimden geriye kalan, dışa bağımlı bir ülke olduk. Dışa bağımlı, dışarıdan gelen.”
DİDİM’DE ABB’Yİ METHEDEN İLK KİŞİ…: … Döndü Çoban oldu. Didim’de konakladığımız sürece varlığını yokluğunu biz hissedememiştik ama Didim içinde; var ile yok arasında ilgisizce bakındıkları toplu taşıma hariç yapmışlardır muhakkak bir şeyler. Bu arada yanıt hakkı ve objektiflik gereği Başkan Çerçioğlu’na direk olmasa bile endirek ulaştığımızı, maille gönderdiğimiz soruların ulaştığını teyit ettirdiğimizi, değil sorulara yanıt almak yazışma nezaketi ve genel kuralları gereği pozitif/negatif yanıt alamadığımızı belirtmek lazım. Didim Belediye Başkanı Deniz Atabay ile görüşme öncesi de kadro kaynaklı pürüz yaşamız, aşmıştık. CHP’li belediye başkanlarının kadrolarıyla, “başım belada” gibi!
**
GIDA İSRAFI..
Bizde de çöpe gidiyor ama
tabak sistemi var. Çok gitmiyor
“Otelde tekrar aynı müşteri olur ama kalan gıdayı saklama, koruma çok zor. Tepsiden tabağa geçtiğinde dönüşü çok zor.
Eğitimi verilebilir mi acaba, ama halka eğitim. Otele girdiğinde toplu eğitim mi verilir, insanların gözü mü doyurulur?
Ben de çok gittim Antalya’ya. Oradaki otellerde alabildiğine açık büfe. İnsanın gözü doymuyor. Onu bunu alıyor. Beş çeşit tatlı alıyor. Zaten insan yiyemeyecek. Çöpe koyacak. Ya çeşidini düşüreceğiz, insanların maksimum ne kadar yiyebileceğini tespit edeceğiz. Bir iki çeşit tatlıdan birini alacaksın. Çok karşıyım ama somut bir önerim yok.
Bizde çöpe gidiyor. Bizde aşırı çöpe gitmiyor, açık büfe olmadığı için bir tabak kahvaltı söylüyor.”
HAYVANSEVERLER İSRAFI DA ENGELLİYOR: Didim’de DİHAD çatısında örgütlenen hayvanseverler Güney Altınkum hariç ilçenin diğer semtlerindeki otellerin atık gıdalarını kedisiyle köpeğiyle canlara ulaştırıyor. “Neden Güney Altınkum hariç?” O sorunun yanıtı da bu linkte.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.