İklim kriziyle mücadelenin adı var kendisi yok

İklim kriziyle mücadelenin adı var kendisi yok

Bilimin insanlarının uyarıları, artan sıcaklıklar, fırtınalar, buzullardaki değişikliklere rağmen iklim değişikliğiyle mücadelenin önemi yeterince anlaşılamadı. İklim kriziyle mücadelede bireylerin çevre bilincine sahip olmaları tek başına yeterli değil. Krize karşı verilecek mücadelede en önemli görev yerel yönetimlere düşüyor.

İklim değişikliğiyle mücadele zirvelerinde ortaya konulan sayfalarca rapor ve yol haritalarına rağmen uygulamada yaşanan tıkanıklıklar tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de güncel bir sorun. Kocaeli Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesinden Arş. Gör. Dr. Günay Gönüllü, kalkınma planlarındaki hedeflere rağmen yerel yönetimlerin iklim kriziyle mücadelede üstlerine düşeni yeterince yapamadığını kaydetti. Dr. Günay Gönüllü, “Dokuz ve On Yıllık Kalkınma Planları Çerçevesinde Yerel Yönetimlerde Çevre Koruma Harcamaları” konulu araştırmada Yerel Yönetimlerin bütçelerinde konuyla ilgili çalışmalarının ve bütçelerinin yetersiz olduğunu ortaya koydu.

NÜFUS ARTIŞI VE GÖÇ İKLİM KRİZİNİ KÖRÜKLEYEBİLİR

Araştırmada hızlı nüfus artışı ve kentlere yapılan göçlerin iklim krizini körükleyeceğinin öngörüldüğü belirtiliyor. Kentlerde oluşan yoğunluğun kontrol altına alınması için merkezi yönetimlerin nüfus politikalarını düzenlemesi gerektiği kaydediliyor. Kamu Denetçiliği Kurumunda yayınlanan çalışmada 21. yüzyılda kalkınmanın ve sürdürülebilirliğinin sağlanmasının, artık doğrudan çevreye bağlı olduğunun anlaşıldığı belirtildi.

YEREL YÖNETİMLERİN HARCAMA VERİLERİ ÖNEMLİ

Çevre sorunlarının yaşam kalitesini düşürmesi, geleceği tehdit eder duruma gelmesinden dolayı tüm karar alıcı ve uygulayıcı yönetim düzeylerinin önemli bir aktör haline geldiği vurgulandı. Konuyla ilgili diğer önemli husus ise Yerel Yönetimlerin politikaları uygularken ortaya koyacağı harcama verileri. Yerel Yönetimlerin çevreye ilişkin faaliyetlerini değerlendirebilmenin çevresel harcamaların ölçülebilmesi ile mümkün olacağı belirtildi.

İçerik analizi yöntemi kullanılarak yapılan çalışmada kalkınma planlarının işlevsel olarak tam uygulanmadığı belirtiliyor. Çevrenin korunmasına yönelik hedefler belirlenmiş olmasına rağmen, planların uygulama sürecinde yerel yönetimlerin çalışmalarını/harcamalarını yönlendiremediği belirtildi. Çevrenin korunması, kentsel altyapının geliştirilmesi, yaşanabilir mekânlar ve sürdürülebilir çevre politikalarının uygulanmasında da aksaklıklar bulunuyor. Kalkınma planlarında, sera gazı artışının azaltılması, kaynakların korunması ve sürdürülebilir olmasına yönelik hedefler bulunmasına rağmen, TÜİK’ten alınan harcama verilerine göre özellikle “Atık Su ve Atık Yönetimi” konusuna gerekli önemin verilmediği görüldü.

BİREYSEL ÖNLEMLER TEK BAŞINA YETERLİ DEĞİL

İklim değişikliğiyle mücadele konusunda yapılması gerekenlerin başında bireysel bilinçlenmeye dikkat çekiliyor. Elektrik ve su tüketiminin azaltılması, doğaya zararlı ürün kullanımını terk etmek gibi davranış değişikliklerinin, krizin boyutunu azaltmada etkili olabileceği düşünülse de bireysel önlemlerin farkındalık yaratmanın ötesine geçemeyeceği biliniyor. Çalışmada, iklim kriziyle mücadelede kamu kurum ve kuruluşları arasında koordinasyonun sağlanması ve ortak bir amaç doğrultusunda çalışmalar yapılmasının önemine de dikkat çekildi.

Kaynak:Haber Kaynağı

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.