HERKESİN BAYRAMI FARKLI...!
Uzun bir tatilin sonuna geldik.
Yoğun bir koşturma bizleri bekliyor.
Okullar açılacak, ancak görevden el çektirilen öğretmenlerin yerine kimin görevlendirileceği henüz belli değil.
Nerede o eski bayramlar diyemiyoruz.
Çünkü herşeyi çok hızlı tüketiyoruz.
Toplum oluşumuz geçmiş zamanla ifade ederken aklıma yine çocukluğum ve çocukluğumdaki bayramlar geldi.
Kurban ve Ramazan bayramlarında ellerimizde birer torba ev ev dolaşırdık.
Bu duruma konu komşu hazırlıklı olurdu.
Bazıları şeker verirdi, imkanı olanlar ise harçlık verirdi.
Şu eve gitme, bu eve girme denilmezdi.
Çocuk gözlerimiz mahallenin zenginliğine de, yoksulluğuna da tanıklık ederdi.
Her ev bizim olurdu bir anda.
Kurban Bayramının ilk günü gittiğimiz yoksul evinde etsiz pilav yendiğini görünce durumu evimizde anlatırdık.
Aile büyüklerimiz sessiz sedasız bu yoksulluğa ortak olurdu.
O günler etsiz pilav sofrasını kendi soframız gibi hissettiğimiz günlerdi.
Şimdi ise kapı kapıya baktığımız komşumuzun evinde ne yenip ne içildiğinden haberimiz olmuyor.
Hiç unutmam sokakta ekmeğine yağ sürülmeyen bir arkadaşın gözü kalmasın diye bizim ekmeğimize de yağ sürülmezdi.
Toplumsal değerler o kültürel iklimde farkına varmadan içimize ilmik ilmik işlenirdi.
Çocukluğumuzun geçtiği o günlerde en büyük hayalimiz yoksulluğu ortadan kaldırmaktı.
Farklı düşüncelerimiz olmasına rağmen fakirliğe isyanda ortaklaşırdık.
Aradan geçen onca zamana rağmen yoksulluğu ve cehaleti yenemedik.
Bir tarafta çok yoksul insanlar yaşarken diğer tarafta zenginliğin saltanatını sürenler...
Toplum basitce birarada duran veya aynı topraklarda yaşamak zorunda kalan topluluğun adı değildir.
Paylaşamadığın hiç bir değer insanlığa huzur getirmez.
Yoksulluk kader değil insanlığın zorla elinden alınan yaşam biçimidir.
Açlık yoktur, doymayan zenginler vardır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.