Herkes görevini bilecek

Herkes görevini bilecek

 

 

Türkiye tarihinin en büyük facialarından biri olan Soma maden ocağındaki göçükte hayatını kaybeden işçileri anmak insanlık görevidir.

Sokağa çıkıp tepki gösteren binlerce insanın yanı sıra dualarıyla ve kampanyalarıyla Soma halkına destek olan başka binlerce yurttaşımız vardır. Her iki destek biçimi de, bu kentte vicdan sahibi onurlu insanların yaşadığına işarettir.

Hal böyleyken, onurlu insanlara yönelik devlet şiddeti kabul edilemez…

Koskoca emniyet teşkilatının, ‘’acıyı bahane eden odakların provokasyonuna gelmeyin’’ anonsları arkasına sığınarak binlerce insana Toplumsal Müdahale Araçlarından (TOMA) su ve tüfeklerden gaz sıkması kabul edilemez.

Bu olsa olsa ‘’aczin işareti’’ ya da ‘’hangi koşulda olursa olsun devletin tokadını atarız’’ diyen faşist bir zihniyetin yansımasıdır.

Düşünebiliyor musunuz, acıyı yüreğinde hisseden binlerce insan sokağa çıkmış tepki gösteriyor. Faciadan sorumlu tuttukları iktidar partisinin il binasına yürüyüp, tepkisini siyah çelenk bırakmak ve slogan atarak göstermek istiyor.

Buna karşın ne görüyor ?

Metal bariyerlerle örülü bir binanın önünde ellerinde silahla ‘’hadi gelin de görün’’ dercesine bekleyen yüzlerce çevik kuvvet polisi…

(Silahlarındaki plastik mermiler için teknik insanlar gereğini söyledi. Kullandıkları biber gazının, ve ellerindeki silahtan çıkan gaz kapsüllerinin öldürücü özelliğini de artık bilmeyen yok.)

Yani, ortada, taammüden cinayet işlemeye hazır emir bekleyen resmi ve kalabalık bir grup karşılıyor protestocuları. Hal böyle olunca, o bir türlü engellenemeyen provokatörler de hemen devreye giriyor ve çatışmanın fitilini ateşliyor.

Sonrasında yaralılar ve gözaltılar…

Bu kez, saldırgan tavrını gittikçe geliştiren çevik kuvvet polisi, saldırı çerçevesini genişletip gazetecilere de müdahalede bulundu. (Hem de, en sertinden)

Kent kamuoyunun doğru ve tarafsız bilgi alabilmesi için gece ve gündüz demeden her olayın yakınında görev yapmaya çalışan gazeteciler, bu kez fotoğraf çekmeye çalıştıkları sırada darp edildi, coplandı, görev yapmaları engellendi, sözle taciz ve tehdit edildi, yerlerde sürüklendi.

Bir çevik kuvvet amirinin söylediklerine bakar mısınız…

“Önümüzde yürümeyin, biz sizin ne olduğunuzu iyi biliyoruz, hepiniz aynı kuruma çalışıyorsunuz…………..”

Basına karşı düşmanca bir tavır sergileyen ve basının görüntü almasını engellemek için copla, tekmeyle, yumrukla saldırmaktan çekinmeyen Kocaeli Emniyet Müdürlüğü Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü personeli çok iyi bilmelidir ki, Anayasa’nın 28. maddesindeki ‘’Basın hürdür, sansür edilemez’’ maddesindeki hakkımızı kullanmaktan bizi kimse alıkoyamaz.

Biz de, saldırganlaşan o ekibin amiri ve diğer personelinin ne olduğunu iyi biliriz. Nerede ve nasıl yürüyeceğimizden onlar değil, biz sorumluyuz. Üstelik, her birimiz değişik kurumlara çalışıyoruz.

Yaşanan saldırı sadece henüz 20’li yaşlarda olan toy birkaç çevik kuvvet polisinin fevri davranışı değildir. Yasakçı zihniyeti kent genelinde hakim kılan, gazetecilerin birçok kurum ve kuruluştan bilgi almasını engelleyen ve bir basın düşmanlığı yaratan kent erklerinin tavırları da, bu düşmanlığın alt yapısını oluşturmaktadır.

Herkes görevini bilecek. Hiç kimse, görev sorumluluğu üzerinde güce sahip olduğunu düşünüp saldırgan tavrıyla kaos yaratmasın.

Özgürlüklerin sindirildiği günlerin yakın olduğu umuduyla…

 

 

Bu yazı toplam 213 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi