Her iki çocuktan biri sezaryenle doğuyor!
Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekan Yardımcısı, Ebelik Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Tuğba Yılmaz Esencan, doğum süreci ve doğum şekilleri konusuna değinerek, sezaryen ve normal doğumun etkilerini konusunda bilgi verdi.
Doğum sürecinin, anne ve bebeğin sağlığı açısından son derece önemli bir dönem olduğunu dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Tuğba Yılmaz Esencan, “Bu süreçte, doğumun kendi doğal akışı içinde ilerleyebilmesi için anne adayının güvende hissetmesi, saygı görmesi, mahremiyetinin korunması, hareket özgürlüğü sağlanması ve sürekli fiziksel ve duygusal destek alması, olumlu ve güvenli bir doğum ortamının olmazsa olmazlarıdır. Anne adayı, bu ihtiyaçlarının karşılandığı bir ortamda doğum yaparken daha rahat ve huzurlu olur; bu da doğum sürecinin sağlıklı bir şekilde ilerlemesine katkı sağlar.” dedi.
SEZARYEN DOĞUM GEREKLİLİK Mİ YOKSA TERCİH Mİ?
Dr. Öğr. Üyesi Tuğba Yılmaz Esencan, sezaryen doğuma ilişkin, “Sezaryen doğum, tıbbi zorunluluklar dışında tercih edildiğinde, anne ve bebek sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir. Bilimsel çalışmalar, sezaryen ile doğan bebeklerde astım, solunum yolu enfeksiyonları ve alerjik hastalıkların daha sık görüldüğünü, emzirme sorunları yaşandığını ve anne-bebek etkileşiminin bozulduğunu göstermektedir. Ayrıca sezaryen, doğum sonrasında annenin iyileşme sürecini uzatarak, fiziksel ve ruhsal toparlanmayı zorlaştırır. Ancak sezaryen, bazı durumlarda anne ve bebek için zorunlu bir müdahale olabilir. Riskli gebeliklerde ya da doğum sırasında gelişen komplikasyonlarda sezaryen hem anne hem de bebeğin hayatını kurtarabilir. Bu noktada önemli olan, sezaryenin gerekli olduğu durumlarla gereksiz müdahalelerin ayrımının doğru yapılabilmesidir. Sezaryen doğum, özellikle doğum sırasında annenin veya bebeğin karşılaştığı riskler nedeniyle zorunlu hale geldiğinde, sağlıklı bir seçenek olarak değerlendirilebilir.” diye konuştu.
NEREDEYSE HER İKİ ÇOCUKTAN BİR SEZARYENLE DOĞUYOR
Sezaryen oranlarının yüksekliğinin ülkemizde önemli bir sağlık sorunu olduğunu ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Tuğba Yılmaz Esencan, şöyle devam etti:
“Ülkemizde bu oran Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) önerdiği yüzde 10-15 seviyesinin çok üzerindedir. 2022 Sağlık İstatistikleri Yıllığı verilerine göre, Türkiye'de sezaryen ameliyatı oranı makul kabul edilen yüzde 15 sınırının çok üzerinde seyrediyor, neredeyse her iki çocuktan biri sezaryenle doğuyor. Devlet, üniversite ve özel tüm hastanelerde toplam sezaryen ameliyatların hastane doğumları içindeki oranı 2022'de yüzde 62,8 olarak belirlenirken, bu oran 2021'de yüzde 60,9, 2020'de ise yüzde 59,6 olarak kayıtlara geçti. Üniversite hastanelerinde sezaryen oranı yüzde 75'e ulaştı. Devlet hastanelerinde sezaryen ameliyatların hastane doğumları içindeki oranı 2020'de yüzde 42,8, 2021'de yüzde 44,6 olurken, bu oran 2022'de 46,4'e yükseldi. Bu nedenle harekete geçmeli ve önlemler almalıyız.”
SEZARYEN ORANLARININ ARTMASININ ALTINDA NE VAR?
Sezaryen oranlarının artmasının altında “doğum korkusu, ileri yaşta gebelik ve sezaryenin daha kolay bir seçenek olarak algılanması gibi” etkenlerin bulunduğunu kaydeden Dr. Öğr. Üyesi Tuğba Yılmaz Esencan, “Ancak, tıbbi bir zorunluluk yoksa normal doğumun tercih edilmesi önerilmektedir. Sezaryen, tıbbi zorunluluk olmadıkça tercih edilmemesi gereken bir yöntemdir. Anne ve bebeğin sağlığını tehlikeye atabilecek komplikasyonlar geliştiğinde sezaryen doğum hayati bir müdahale olarak gerekli hale gelebilir. Bu karar, anne ve bebek için en sağlıklı doğum yönteminin seçilmesini sağlar. Ayrıca, sezaryenin bir doğum şekli değil, zorunlu bir cerrahi müdahale olduğunu ve sezaryenin yaygınlaşmasının toplum sağlığı üzerinde olumsuz etkiler yaratabileceğini unutmamak gerekir.” şeklinde konuştu.
Kaynak:
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.