GİTMEK

GİTMEK

 Gidiyoruz , oturmuş çayımı yudumluyorum, hızdan etkilenmeksizin. Oysa saçlarım darmadağın olmalı,  yüzüm rüzgardan gerilmeli, ellerimle bir...

 

Gidiyoruz , oturmuş çayımı yudumluyorum, hızdan etkilenmeksizin. Oysa saçlarım darmadağın olmalı,  yüzüm rüzgardan gerilmeli, ellerimle bir yerlere sıkıca tutunmalıyım. Ama dış havayla temas etmiyoruz , bizi dışarıdan ayıran bir şey olmasa da. Çay tam istediğim gibi, ince en küçüğünden cam bir bardakla gelmiş. Sıra sıra dağları geçiyoruz, her defasında yeni bir dağ çıkıyor karşımıza hiç bitmeyecek gibi. Sonra bozkırla karşılaşıyoruz. Çorak toprağın ortasında tek başına duran ağaca bakıyoruz dakikalarca. Sonsuz görünen susuzluktan yer yer çatlak toprakta kök salmış , yeşermiş, yaşamı müjdeleyen, şaşkınlıktan sonra umudu yeşerten sağlam , tek bir ağaç. Bozkır sonsuzluk ve sabrı çağırıyor zihinlerimize. Kalabalık tek bir zihinde toplanıyor. Birlikte kayboluyoruz. Gözlerimizdeki benzer ifadeler bundan. Aynı şeyleri hissediyoruz içimizin kuytularında. Belki buradaki herkes hayatın farklı kesitlerindeki benler. Hızla ilerleyen ise zaman, duygular, hatta anlar. Şu an herkes aynı yolculukta , o yolculuğun yapıldığı andaki zihne eşlik ediyoruz ona sıkıca bağlanarak. Birlikte varoluyoruz belli bir anda. Ve dağılıyor etrafımdakiler hızla, uyanıyorum.

 


Ahmet Aslan çalıyor , tanıdık ama her zamanki gibi hemen anlamadığım bir dil. İlk dinleyişimdeki söylenen parçanın kullandığım dilde oluşunu fark ettiğim andaki şaşkınlık artık bir keyifli bir hatırlayış. Diyarbakır yollarını Ahmet Aslanla gittik bu sefer, minnet eylemeden …Tanıdığım , ulaşmak için uzun yolları - dağları - bozkırları geçtiğim kent. İlkokul arkadaşlarımın oda kapılarını kapatıp güvenlikten emin olduktan sonra yasak kasetleri ( Selda Bağcan hatırlasam da internete göre 90 larda Selda Bağcan yasaklı görünmüyor, belki Kürtçe kasetlerdi )heyecanla çıkarıp dinlettikleri çocukluk hatıram susarak özlemişim çok derinde. Sırtımda sazım kursa giderken minibüslerinde Ahmet Kaya’ dan dinlediğim Bahtiyar’a içimin sızladığı ( suçu saz çalmaktı Bahtiyar’ın ), dersaneye giderken harçlığımın bir miktarını paylaştığım yolda oturan teyzenin çorabından çıkardığı bir tomar parayı sayışını yakalayınca dilenenlere inancımı tamamen yitirdiğim an’a tanık, aldığım ilkokul eğitiminin beni liseye kadar taşıdığı , tiyatrodan en çok nasiplendiğim zamanların hakimi, ahh Diyarbakır! Zihnim sana gelen yollarda kayıp.

 

 

Derya Demir

HABERE YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.