ESAM söyleşi programları yeniden başladı
Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (ESAM) Kocaeli Şubesi’nin “Türkiye’nin Gelecek 10 Yılında Yönetim” konulu söyleşi programına Prof. Dr. Emre Bağce konuk oldu.
Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (ESAM) Kocaeli Şubesi’nin her yıl periyodik düzenlediği söyleşi programları yeniden başladı. Salgın nedeniyle ara verilen söyleşi programlarının bu seneki ana teması Türkiye’nin Gelecek 10 Yılı olarak seçildi. Türkiye’nin Gelecek 10 Yılı ana temalı söyleşilerde bu ay yönetim konusu ele alındı. Önceki gün Luxory Garden Otel'de gerçekleştirilen “Türkiye’nin Gelecek 10 Yılında Yönetim” konulu söyleşi programının konuğu akademik dünyanın yakından tanıdığı Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi alanında uzman Prof. Emre Bağce idi.
“SİSTEMLERİN TOPLUMA NE VAD ETTİĞİNİ GÖRMELİYİZ”
Söyleşisine nasıl müreffeh bir toplum idealine kavuşabiliriz sorusunun önemine değinerek başlayan Bağce “Ülkelerin sistemlerini yönetim bilimleri açısından incelediğimizde benzer sistemlerin benzer kalıplar ve eğilimler gösterdiğini söyleyebiliriz. Bugün bizim açımızdan önemli olan başkanlık yada yarı başkanlık yada parlamenter sistem yönetimlerinin adalet, ekonomi ve özgürlükler konusunda topluma ne sunduğudur. Dünyanın farklı yerlerine baktığımızda bizim karşımıza çok çarpıcı veriler çıkıyor. Ülkelerin geçmiş ve gelecek on yıllarının değil belki de 20 30 yıllarını düşündüğümüzde çocuklarımız ve biz ne durumda olacağız. Bu yönetim sistemlerinin toplumlara gelecekte ne vad ettiğini ve toplumu nereye getirdiğini anlamamız gerekiyor. Parlamenter sistemin yada başkanlık sistemlerinin işte bu yönleri ile değerlendirmemiz gerekiyor. Sistemin ne olduğunu tarafgirlik biçiminde değerlendirmeyeceğiz.
“BAŞKANLIK SİSTEMLERİ İSTİKRAR ÜRETMİYOR”
“Dünyada 86 ülke parlamenter sistem, 41 ülke yarı başkanlık ve 59 ülke de başkanlık sistemi ile yönetiliyor. Bu ülkelerin tamamını yönetim alanında kırılganlığını ölçen bir çalışma hazırladık ve verileri de uluslararası kuruluşların nesnel verilerinden alarak hareket eden çalışma yaptık. Bu çalışmanın sonucuna göre devletlerin İSTİKRAR/KIRILGANLIK ölçeği oluşturduk. Örneğin parlamenter sistemin bir sayısal verisinden bahsedelim. Dünya üzerinde sağlık çalışanları verilerini incelediğimizde parlamenter sistemdeki sağlık çalışanlarının daha fazla hizmet verdiğini görüyoruz. Bu bize parlamenter sistemde sağlık hizmetlerinin topluma daha çok hizmet sunduğunu görüyoruz. Bir başka örneği incelediğimizde mesela yolsuzluk konusunu incelediğimizde parlamenter sistemdeki yaşanan yolsuzluk olaylarının başkanlık sistemindeki oranlardan 4 kat bazı yerlerde 5 kat daha az olduğunu görüyoruz. Böyle eş anda aldığımız verilerdeki tüm değerlerin parlamenter sistemlerde daha olumlu olduğuyla karşılaşıyoruz. Bu bir rastlantı olabilir mi? Yani tüm ülkelerin yönetim sistemlerine göre endeks değerlerini sıraladığımızda parlamenter sistemdeki verilerin başkanlık sistemi ile yönetilen ülkelere göre daha olumlu verilere sahip olması bir tesadüf müdür? Parlamenter sistemin, başkanlık ya da yarı başkanlık sistemlerine göre yolsuzluk, dünya mutluluk endeksi, ekonomi, sağlık beklentisi, hukukun üstünlüğü gibi objektif ve insani değerlerler gibi 12 kritere göre verilerini incelediğimizde tüm değerlerde dünya ortalamasının üstünde olduğuna şahit oluyoruz. Buradan hareketle şunu söyleyebiliriz. Başkanlık ya da yarı başkanlık sistemleri birçok açıdan bir istikrar üretmiyor. Topluma sunulan hizmetler ve vaat edilenler açısından da parlamenter sistemlerin diğer sistemlere göre daha avantajlı olduğunu görüyoruz” dedi.
Haber Merkezi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.