Duşakabin patladı! 2 yaralı. 2 travma…
Şahin Karaoğlan, Didim’e korkularını yenerek döndü, korktuğu sevdiklerinin başına geldi. Duşakabinikapısı raydan çıktı. Damadı Aleks ve kızı Melisa Paşaoğlu elinden yaralandı, Torunu Leon travma geçirdi. Doğmamış bebeği ölümden döndü
KENDİSİ İÇİN KORKUYORDU. KIZI, DAMADI BİRİ ANA KARNINDAKİ İKİ TORUNU YAŞADI
Duşakabin patladı!
2 yaralı. 2 travma…
** Şahin Karaoğlan, 9 yıl önce kalp krizi geçirdiği Didim’e korkularını yenerek geldi ama kendisi için korktuğu sevdiklerinin başına geldi. Duşakabinin kapısı raydan çıktı. Sonrası panik
** Damadı Aleks Paşaoğlu, kafasından ve ayağından yaralandı. Hamile kızı Melisa Paşaoğlu elinden yaralandı, oğlu Leon ile travma geçirdi. Bebeği, “direkten döndü!”
Demedim mi Didim Diye
Aktan USLU
19 – So(r)ma ne haldeyim…
Yazı dizimizin dünkü konuğu Makine Mühendisi Özdemir Günday, ilk konukluğunda Didim değerlendirmesinde bulundu.
Dizimize değil ama gazetemiz ve sitemize ikinci konukluğu, Didim İtfaiyesi’nin kuruluş hikâyesini anlatımı ile olacak.
Ve Günday’ı önce gönüllü itfaiyeciliğe, ardından İstanbul’un Kadıköy İlçesi’ne bağlı Moda Mahallesi’ndeki evini Ataşehir İlçesi’ne taşımasına, Didim’de arsa edinip ev inşa etmesine, itfaiye teşkilatının kurulması için öncülük etmesine, yetmez arama kurtarma derneği kurdurmaya iten bir etken var..
17 Ağustos 1999 depremi..
Yalova Aydın 4 Sitesi’nde yazlıkları vardı. Site yerle yeksan olurken 250 kişi hayatını kaybetti.
İstanbul’un Avcılar İlçesi’nde idi işi o sıralar. Avcılar, darma duman.
Moda’daki evine hiçbir şey olmamıştı ama bir başka olası depremde çevresindeki binaların kendi binalarının üzerine çökerek yıkacağından endişe ederek Ataşehir’e taşındı.
- Hocam. İSG aklımıza Tuzla Tersaneleri’ndeki seri, Soma’daki toplu iş cinayetleri sonrası aklımıza geldi. Bina güvenliği, 17 Ağustos sonrası. Siz ve ben/biz dahil toplum, bilinçlenmek ve duyarlı olmak için illa afet mi yaşamalı?”
Sorunun yanıtı, zaten sorunun içindeydi. Tahmin ettiğiniz gibi yanıtladı.
**
Dizimizin ilk günkü açılış konuğu.
9 yıl aradan sonra korkularını yenip Didim’e geri döndü…
…korktuğunu kendisi üzerinden değil, bu sever en sevdiklerinin şahsında yaşadı.
Duşakabinin kapısı, rayından çıktı. İkinci çocuğuna hamile kızı Melisa Paşaoğlu ayaklarından yaralandı. Travma geçirdi. Karnındaki bebeği, olası ölümden döndü. Damadı; eski futbolcu Aleks Paşaoğlu ellerinden yaralandı. Torunu; dört yaşındaki Loan kısa süreli travma geçirdi:
TUTTUĞUNDA ELİNDE PATLADI
“Kızım, damadım, torunum oda içindelerdi. Kızım duşakabinin kapısını açarken, kapı rayından çıktı. Damadım koşup yetişti. Tutmaya çalıştı. Tuttuğunda elinde patladı.
Küçük, toz gibi, birden patlıyor ya cam. Damadım kafasından yaralandı. Banyo tarafına getirdim. Tazyikli suyla, gözünü kapattırıp kafasını yıkadım. Gerek damadımın gerek kızımın ayağında yaralanma oldu. Büyük cam parçası gibi değil, küçük, nohut gibi. Dört köşe, kenarı batıyor insanın ayağına. Daha da kötüsü olabilir, kızım karnındaki çocuğu düşürebilirdi. Torunum Leon ile birlikte kızım travmaya girdi, neyse ki atlattı. Ancak biraz kontrol, titizlikle önlenebilir bir iş kazası yaşadık.
Tuvalet kağıdı ile duşakabin kapısı sıkıştırmaya çalışıyorlar. Ben tamir bakım ustasıyım. Sorsunlar, anlatayım. Duşakabin kapısının sıkışması için aparatlar var, bunlar para tutmayacak şeyler.
Karaoğlan ayrıca şunları kaydetti:
Buranın bir kontrol mekanizması olması lazım. Duşundan, tuvaletinden bazı kullanılan şeyleri kontrol etmeleri gerekiyor. Soğutucu çalışmazsa kontrol etmez misin?
Üç yıldızlı otelde konakladığımızın bilincindeyim. Ben de fazla bir şey beklemiyorum. Ama üç yıldızlı olmuş olsa da bazı şeyler daha farklı olmalı.
Müdür gezip kontrol etmeli. Yani buranın bir müşterisi, “Şurada su birikiyor, çekin” demesine gerek kalmamalı.
İkincisi orada yemekler çocuklar yapıyor tarife göre fakat takip yok. Ekmek bitiyor. Millet bekliyor orada ekmek. Karpuz bitiyor, devamı ver gelmecek. İçeride çalışanın haberi yok
Temizlikte özen gösterin diyoruz, çalışanlar elinden geleni yapmaya çalışıyor. Hortum var orayı yıkamak için. Toplanıyor. Oraya koyuluyor. Burada çocuklar var. Hadi büyükler belki fark eder ama çocuk fark etmez üzerinden geçmek zorunda kalıyor. Küçük ama çok büyük detaylar.
Sadece konakladığımız otelde değil civarda da gözlemliyorum. En büyük eksiklik iş sağlığı ve güvenliği.”
Eski futbolcu Aleks Paşaoğlu, eşi Melisa Paşaoğlu ve dört yaşındaki oğulları Leon tatillerinin ilk gününde yaşadıkları şoku çabuk atlatıp toparlandı. Ana karnındaki bebekleri ise olası ölümün eşiğinden döndü.
**
OTEL YÖNETİCİSİNDEN AKLA ZARAR YAKLAŞIM
Doktor çağırırsanız
BEDELİNİ ÖDERSİNİZ
Dokuz yıl önce kalp krizi geçirdiği teknede, tekne sahibinin ve personelinin hayatını kurtarmaları için çabanın yanı sıra diğerlerinin taksiyle hastaneye ve otele sevkine kadar her türlü ilgi ve desteği gördüğünü hatırlatan Şahin Karaoğlan ikinci şoku kaza sonrası, kaldıkları otelin yöneticisinin yaklaşımında yaşamış: “Doktor çağırırsanız bedelini ödersiniz…”
- Söyleyiş tarzı farklı. Ne yardım lazım diye sor, ‘geçmiş olsun’ de. Kızıma ve henüz doğmamış çocuğuma, bir şey olup olmadığını sormalı.
- Bütün sorumluluğunu ben alıyorum. Onun doktorluğunu da ben yapacağım. Temizleyeceğim., Yeter ki çocuklarımızın morali bozulmasın.
- Öte yandan konakladığınız otelde konaklama ücreti ödediğinde konaklayanın sigortası, her şeyi içindedir. En ufak problemde oranın güvenliği sana iş düşürmez.
**
ASSİM’den 27 Eylül’de turizm paneli
Antalya’nın Muratpaşa İlçesi, 27 Eylül Dünya Turizm Günü’nde “Turizmin ve turizm çalışanlarının sorunları ve çözüm önerileri” konulu panel düzenleyecek.
Kısa adı ASSİM olan Muratpaşa Belediyesi Abdullah Sevimçok Sivil Toplum ve İnovasyon Merkezleri Turizm Platformu tarafından düzenlenecek panele 60 ve 61’nci dönem Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, TÜRSAB Yönetim Kurulu Üyesi Hamit Kuk, POYD Başkanı Ülkay Atmaca, İNKAY Eski Başkanı Talat Kanbir ve Dev. Turizm İşçileri Sendikası Genel Başkanı Mustafa Yahyaoğlu katılacak.
Cengiz Murat Şah’ın moderatorlüğündeki panel 27 Eylül Salı günü 19.00’da Türkan Şoray Kültür Merkezi’nde.
ASSİM’E DAİR
Muratpaşa Belediyesi tarafından kurulan ASSİM’i Muratpaşa Belediye Başkanı Ahmet Uysal şöyle tanımlamış: “Kentimizin ortak aklının oluşması, kentlilik bilincinin gelişmesi ve Antalya’nın geleceği için birlikte sürdürülebilir çalışmaların yürütülmesine ev sahipliği yapan yerleşkemiz bu konudaki hayallerimizin ve heyecanlarımızın somutlaşmış halidir. Sivil Toplum ve İnovasyon Merkezlerimiz; kentimizin geleceğini düşünenlerin organize oldukları, proje ürettikleri kentimize ve ülkemize ciddi zenginlik katacakları bir merkezdir.
Yüreği; kenti ve halkına hizmet etme, bunun için proje üretme ve uygulama heyecanı ile çarpan, kapısı herkese açık olan merkezimiz hepimize hayırlı olsun.” (Kaynak: www.assimmuratpasa.com)
**
ABDULLAH SEVİMÇOK KİMDİR ?
Sivil toplumculuğun
örnek pratisyeni
1965 yılında Antalya’da doğdu. Esnaf ve sanatkar teşkilatına 1992 yılında Pastacılar Odası Başkanı olarak adım attı. 1997 yılında, esnaf ve sanatkar arkadaşları ile birlikte, Kepez Esnaf ve Sanatkarlar Kredi ve Kefalet Kooperatifi’ni kurdu ve başkanlığa seçildi. 1999 yılında girdiği AESOB yönetiminde, istifa ettiği 2009 yılına kadar başkan yardımcılığı görevinde bulundu. 1 Mayıs 2010 tarihinde yapılan genel kurulda, AESOB başkanlığına seçildi. Antalya’da Sivil Toplumculuk alanında katkılarıyla adından övgü ile söz ettiren Sevimçok 2016 yılında henüz 51 yaşında iken hayata veda etti.
Sevimçok’un adı Antalya’da Sivil Toplum Kuruluşlarını bir çatı altında buluşturan yerleşkede yaşatılıyor.
Kaynak: www.assimmuratpasa.com
**
Konuk Yazar
Mustafa YAHYAOĞLU
Devrimci Turizm İşçileri Sendikası
Genel Başkan
Turizmde işçi sağlığı ve iş güvenliği (1)
Her ne kadar çıkartılan yasa iş sağlığı ve güvenliği adıyla yasalaşsa da, bizim için önemli olan ve peşini bırakmayacağımız, “İşçi sağlığı ve iş güvenliği”dir.
İş kazaları ve meslek hastalıkları ön tedbirlerle en aza indirilebilir ve ortadan kaldırılabilirken eğitimsizlikler, ihmaller, denetimsizlikler, boş vermişlikler, ciddiyetsizlikler nelere mal oluyor?
Pandemi yaşadık. Ve gördük ki, çalışırken müşteriden almamız çok kuvvetle muhtemel hastalığı, Hükümet iş kazası ve meslek hastalığı kapasmına almadı.
İşçi ekmeğiyle sağlığı ve hatta kendisinin ve ailesinin hayatı arasında seçim yapmak zorunda bırakıldı.
Ülkemiz İş kazalarında (iş cinayetleri), Avrupa birincisi ve Dünya üçüncüsüdür. Son 16 yılda 21 bin işçi, iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. 10 binlerce insan sakat kaldı. Bu kader miydi, yoksa önlenebilir miydi?
Gelişmiş ülkelerde yılda bir, üç, beş gibi iş kazası ve ölüm yaşanırken bizdeki ve bizim gibi az gelişmiş, gelişmekte olan, ucuz iş gücü uygulayan ülkelerdeki iş cinayetleri kabul edilemez, sürdürülemez, basit para cezaları ile geçiştirilemez.
Birçok kurala ve yasaya uymayız. Es geçeriz, görmezden geliriz. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği eğitimleri kapsamında anlatılanları hem çok iyi öğrenmeliyiz, hem de sonuna kadar uygulamalıyız. Uygulatmalıyız.
İşçi arkadaşlarımıza da, işverenlere de tolerans göstermemeliyiz. İşçi arkadaşlarımız da eğitimsiz olduklarından ve genel, boş vermişlik halinden kaynaklı, çok hatalı ve korunma tedbirlerine uymadan işler yapıyorlar. Gereken tedbirleri almayabiliyorlar. İşverenler de iş risklerini, kaza risklerini ortadan kaldırmanın maliyetlerine katlanmamak için, kazalara davetiye çıkartıyorlar. Bilerek, bilmeyerek ölümlere, sakatlanmalara, iş göremez duruma gelmelere sebep oluyorlar.
Bu konuda esnek davranmalar, yok saymalar alışkanlık haline geldiğinde, yılda 100 binlerle ifade edilen iş kazalarında, son 16 yılda 21 bin arkadaşımızı kaybetmişiz. 10 binlerce işçi arkadaşımız sakat kalmış, iş göremez duruma gelmiş. Birçok alanda olduğumuz gibi, olumsuzlukta birinciliği, kaptırmıyoruz.
Burada bahsedilen rakamlar, iş kazası raporu tutulanlar. Birde iş kazası raporu tutturmayıp, işyeri dışında, evinde olmuş bir kazaymış gibi kayda girenler var.
Sigortasız, kayıt dışı çalışırken kaza yapan, hemen o gün işe girmiş gibi sigortası bildirilenler var. Servislerde oluşan trafik kazaları, sanki iş kazası değilmiş gibi, kayda alınıyor. İşçiler haklarını bilmedikleri ya da nasıl arayacaklarını bilmedikleri için, işverenin telkini doğrultusunda kendi haklarını yok eden ifadeler vererek, iş kazasını inkâr ederek, bu istatistikleri de olumsuz etkiliyorlar.
Burada sayı söylüyoruz, 21 bin işçi öldü. Bu iş bu kadar basit söylendi. Yaşananlar hiçte bu kadar basit değil. 21 bin İşçi hayatını kaybetti. Aile; anasını, babasını ya da evladını kaybetti. Arkasında öksüzler, yetimler kaldı. Evin ekmeğini getiren direği yıkıldı. Bir aile faciası, bir sosyal facia, bir İnsanlık ayıbı yaşandı.
İş kazası dediğin birde, patrona daha fazla maliyet yüklemesin diye, ek tedbirlerden vazgeçilmesinden kaynaklanıyorsa, işçinin hayatı hiçe sayılmışsa,
“Ailenin eline üç beş kuruş verir, göndeririz, örtbas ederiz”
mantığından kaynaklanıyorsa, ki ülkemizde olan budur.
Bunun adı, iş cinayetleridir. Kabul edilemez, sürdürülemez, altından kalkılamaz.
Yarın sürecek..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.