“Dünya nüfusunun yüzde 11 açlık çekmekte”
Dünya Gıda Günü dolayısıyla --TMMOB'ye bağlı Gıda, Kimya ve Ziraat Mühendisleri Odalarının Kocaeli Şube ve Temsilcilikleri olarak ortak bir basın açıklaması yaparak, “Dünya nüfusunun yüzde 11 açlık çekmekte ”denildi.
Dünya Gıda Günü dolayısıyla Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği
(TMMOB)'ye bağlı Gıda, Kimya ve Ziraat Mühendisleri Odalarının Kocaeli
Şube ve Temsilcilikleri olarak ortak bir basın açıklaması yaptı. Yapılan açıklamada dünya nüfusunun yüzde 11 açlık çekmekte olduğunun altı çizilerek, açlığın ve yokluğun olmadığı bir dünya için mücadelenin süreceği kaydedildi.
Açıklamada özetle şunlar ifade edildi:
“Sağlıklı ve sürdürülebilir beslenmeyi herkes için ulaşabilir kılmak
adına bu seneki tema çerçevesinde TMMOB Dünya Gıda Günü Sempozyumu
düzenleyicisi Gıda, Kimya ve Ziraat Mühendisleri Odaları olarak
“Sürdürülebilir Gıda ve Tarım Ekonomi Politiği/Güvenli Gıda”yı gündem
yaparak vurgulamak istedik.
İMF İSTEĞİ İLE DÖNÜŞÜMLER
Ülkemizde 60’lı Ve 70’li yılların planlı dönemlerinden sonra 24 Ocak
’80 Kararları ve onun ardından gelen 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle
birlikte tarımdaki desteklemelerin tarımsal üretimi artıracak ve
kırsalda istihdam artışı sağlayacak şeklindeki yaklaşımından
uzaklaşılmış, IMF, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü’ nün
zorlamaları doğrultusunda tarım ve gıdada köklü dönüşümler yaşanmıştır.
EBK, SEK, Zirai Donatım Kurumu, TEKEL, Türkiye Şeker Fabrikaları, Azot
Sanayi-Türkiye Gübre Fabrikaları ve Yem Sanayi gibi kamu iktisadi
teşekküllerinin bir kısmı özelleştirilmiş, bir kısmı da kapatılmıştır.
TMO gibi KİT’ lerle birlikte, Tariş, Çukobirlik, Fiskobirlik gibi
üretici kooperatif ve birliklerinin ise içi boşaltılarak
işlevsizleştirilmiştir.
Bütün bunların sonucunda 80’lerden bu yana uygulanan neoliberal tarım
politikaları bizi gıdada dışa bağımlı hale getirmiş, çiftçiler tarımsal
üretimden vazgeçmeye başlamıştır. TÜİK verilerine göre ülkemizde her yıl
ortalama bir milyonluk nüfus artışına rağmen 2002 yılında tarımda
istihdam edilen nüfus 7 milyon 458 bin kişi yani çalışan nüfusun % 35
iken bu dönemde, tarım sektöründe çalışan sayısı 5 Milyon 480 bin
kişiden 5 Milyon 173 bin kişiye düşerek 307 bin kişi azalmış yani
İstihdam edilenlerin yüzde 18,3'üne gerilemiştir.
Son on yedi yıldaki AKP Hükümetleri döneminde uygulamaya konulan yanlış
tarım politikaları sonucu çiftçi tarımdaki gücünü yitirmiş ve
yoksullaşmıştır. Tarımda modernizasyon küçük tarımsal alanların
birleştirilip, büyütülmesine ve dolayısıyla düşük gelirli topraksız
köylülerin köylerini terk edip, kente göç etmesine neden olmuştur.
Ülkemiz, küresel dünyada rekabet edebileceği tek silahını da kaybetmiş
ve tarımda dışa bağımlı hale gelmiştir.
İTHAL EDEN ÜLKE OLDUK
Türkiye, kuru kayısı, incir ve üzüm ile fındık dışında buğdaydan
pirince, fasulyeden nohuda, mercimekten mısıra, soya fasulyesinden
pamuğa, kuru ottan samana ve kırmızı ete kadar hemen tüm tarım
ürünlerinin ithal edildiği bir ülke durumuna getirilmiştir.
Görüldüğü gibi bu koşullarda sağlıklı ve sürdürülebilir beslenmeyi
herkes için ulaşılabilir kılmak oldukça zorlaşmıştır. Adil bir gıda
dağılımı ve gıdaya erişim hakkının olabilmesi için; üretici doğru
yöntemlerle desteklenip, üretim süreçlerinde tutulmaya çalışılmalı,
tarımsal AR-GE'ye daha fazla yatırım yapılmalı, tarımsal ürün planlaması
yapılarak israf önlenmeli, toprağı işlemede aile işletmelerine öncelik
verilmelidir.
GDO’LU ÜRETİM
Kent kökenli endüstriyel devrim, gelişmekte olan ülkelerde kırsala doğru
yayıldıkça gerek teknik açıdan, gerekse tüketilen besinler açısından
küresel şirketlere olan bağımlılığı artırmıştır. Şirket tarımcılığı ve
yeşil devrimin birlikteliğine daha sonra genetik uygulamalarla modifiye
edilmiş ürünlerde katılmıştır. Genetiği değiştirilmiş bu organizmaların
(GDO) tarımıyla başlayan üretim teknikleri dünyada adeta ikinci bir
yeşil devrim olarak gösterilmiştir. Oysaki vahşi kapitalist neoliberal
politikaların sonucu, kuraklık, tarımsal verimsizlik ve gıda azlığının
GDO ile çözüleceği konusundaki zorlamalarla, tarımsal üretimin ekseni
değiştirilmeye çalışılmaktadır. GDO lu üretimle yapılmak istenen;
avcı-toplayıcı göçebe toplumdan, yerleşik tarım yapan topluma geçiş ile
başlayan, insanlık tarihi boyunca insanlığın ortak malı olmuş
tohumların, bir kişi, bir isim, bir şirket adına tescillenerek
sahiplenilmesi ve bunun hazırlanmış hukuki sözleşmelerle, ücreti
karşılığında üreticiye satılıp, üreticinin bağımlı hale getirilmesidir.
"Tescilli, patentli tohumu alırsan üretim yaparsın" anlayışı ülkelerin
gıda egemenliğini yok eden bir anlayıştır.
TARIM ALANLARI YOK EDİLİYOR
Tarım alanlarımız yok ediliyor; zeytinlikler ve meralar çimento, mermer
ocakları, altın ve gümüş madenciliği gibi toksik kimyasal kirlilik
yaratan sanayi yatırımlarına açılıyor. Bebek mamalarında, pirinçte GDO
çıkıyor. Sermayenin allayıp pulladığı “organik gıda” pazarının kâr payı
büyüyor. Sağlıklı, doğal ve güvenli gıdaya ulaşmak büyük bir sorun
haline geliyor. Gıda ve beslenme en temel sosyal haklardan biriyken bir
lüksmüş gibi sunuluyor ve bu hakka erişim engelleniyor.
AÇLIĞIN VE YOKLUĞUN OLMADIĞI BİR DÜNYA
Yukarıda ifade edilenlerin doğrultusunda, sağlıklı ve sürdürülebilir
beslenmeyi herkes için ulaşılabilir kılmak adına açlığın, yokluğun ve
yoksulluğun son bulduğu, hakça adil bir paylaşımın olduğu, korkulardan,
kaygılardan uzak, güvenli, sağlıklı, savaşsız, sınıfsız ve sömürüsüz bir
dünya özlemiyle Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne bağlı Gıda,
Kimya ve Ziraat Mühendisleri Odaları Kocaeli Şube ve Temsilcilikleri
olarak mücadelemize ara vermeksizin devam edeceğimizi kamuoyuna saygıyla
duyururuz.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.