Cumhurbaşkanı Erdoğan Kocaeli'de
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Erdoğan, AK Parti Kocaeli 8. Olağan İl Kongresi'ne katılmak üzere Kocaeli’ye geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı, Kocaeli Milletvekilleri, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın ve AK Parti Kocaeli İl Başkanı Şahin Talus karşıladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,yapmış olduğu konuşmasında muhalefete sert eleştirilerde bulunarak, “Kendi milletine yabancılaşan, başka başkentlerin diliyle konuşanların bu ülkeye faydası olmaz” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kongrede yaptığı konuşmada önemli mesajlar verdi. Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkan satırbaşları şöyle: "Gençler, Rabbim'e şahsıma sizlerle bir kez daha buluşmayı nasip ettiği için şükrediyorum. AK Parti Kocaeli 8. İl Kongremizin, Kocaeli'ye, tüm ilçelerimize tüm mahallelerimize burada yaşayan vatandaşlarıma hayırlı olmasını diliyorum. AK Parti'ye gönül vermiş, AK Parti'nin memlekete ve millete hizmet davasına omuz vermiş, hizmet bayrağımızı Kocaeli'de iftiharla dalgalandıran tüm yol ve dava arkadaşlarıma şükranlarımı sunuyorum. Ahirete intikal eden dava arkadaşlarımıza Rabbimden rahmet niyaz ediyorum. Yeni görev alacak kardeşlerime başarılar diliyorum” dedi.
"AK PARTİ, BİR SİYASİ PARTİNİN ÇOK ÖTESİNDE"
Eylül ayında geldik. Kocaeli'de 140 kalem projeyi hizmete açtık. Şehir Hastanesi standartlarında inşa ettiğimiz Gölcük Necati Çelik Hastanesi'nin yeni binasını hizmete sunduk. Bugün de il kongremizi gerçekleştirmek üzere sizlerle beraberiz. Kocaeli'ni daha da geliştirmek, büyütmek ve kalkındırmak için her türlü desteği sağlamayı bundan sonra da sürdüreceğiz. Kocaeli'nin saygıdeğer insanları, kıymetli dava arkadaşlarım. Şu gerçeği her fırsatta hem kendimize hem de milletimize hatırlatıyoruz. AK Parti bir siyasi parti olmasının ötesinde, bir derdi ve bir hayali olanların kurduğu, büyüttüğü ve bugünlere getirdiği teşkilattır. Her kim, AK Parti'yi dünyada kabul gören klasik parti işleyişi içerisinde görür ve öyle hareket ederse, fena halde yanılır. Siyaseti sadece bu şekilde okuyanların kendi iç işleyişlerinde, yönettikleri belediyelerde, uluslarası ilişkilerde nasıl savrulmalar yaşadıklarına hep beraber şahit oluyoruz. Bu savrulmalarının sonu kendi ülkesine,kendi milletine,kendi tarihine,kendi kültürüne ve kendi inancına önce yabancılaşmak sonra düşman haline gelmektir. Öyle vahim durumlarla karşılaşıyoruz ki, bu ülkede siyaset yapıyor bu ülkenin ekmeğini yiyor, kimliğini taşıyor ama bakıyorsunuz bu millete, devlete açıkça düşmanlık güdüyor. Hadiselere Türkiye endeksli değil, başka başkentlerin perspektifinden bakıyor, adeta onların kılıcını savuruyor. Milletle, milletin değerleriyle ve memleketin değerleriyle tamamen bağını koparmışlar. Rüzgar nereye eserse hemen oraya dümen kırıyorlar.
"ONURLU BİR YAŞAM DAVASI"
Sabiteleri, ilkeleri, uğruna zorluklara göğüs gerecek ülküleri kalmamış. Dahası bunlar hataları yüzlere vurulunca ders almıyorlar. Aynı yanlışı yapmaya devam ediyorlar. Milletin kurduğu, bugünlere milletin getirdiği AK Parti asla böyle olmamıştır. Olmayacaktır. Biz de olmaması için ne gerekirse yapacağız. Hak ve halk hesaba çekmeden biz kendimizi hesaba çekeceğiz. Nefsimizi sorgulamaktan, acaba nerede kusurumuz var? sorusunu sormaktan asla ve asla korkmayacağız. Eksiği, hatayı ve günahı başkalarında değil, hep kendimizde arayarak hakkın, adaletin ve doğrunun izinden gideceğiz. AK Parti'nin temsilcisi olduğu dava, bir medeniyet davasıdır. Bu dava büyük ve güçlü Türkiye'yi inşa etme davasıdır. Bu dava, mazluma umut olma, zulme son verme davasıdır. Bu dava adalet, hürriyet ve hep birlikte onurlu bir yaşam davasıdır.
"MAĞDURUN VE MAZLUMUN SESİ"
Birilerinin yaptığı gibi bu kutlu davayı, günlük siyaset uğruna bozuk para gibi harcamayacağız, istismar etmeyeceğiz ve eğip, bükmeyeceğiz. Gerekirse bedel ödemekten çekinmeden milletimizi ayakta tutan kadim değerlere sıkı sıkıya sahip çıkacağız. Ülkemiz ile ilgili hayallerimizden, hedeflerimizden milim taviz vermeyeceğiz. Kalbimizi hakka bağlayacak, sırtımızı millete yaslayacak yüzümüzü tüm insanlığa döneceğiz. Kibri, büyüklenmeyi, riayı, haseti, zehirli dili kapımızdan içeri sokmayacağız. İnançları, meşrefleriyle insanımızın her biriyle samimi, hasbi, harbi, ümitvar, gönülalıcı, çözüm odaklı bir yaklaşıkla kucaklayacağız. Beldesinden ilçesine, ilinden genel merkezine AK Parti'nin kapısı tekke kapısı gibi gelen herkese açık olmalıdır. Hiç şüphesiz teröristle, hainle, hırsızla, işimiz olmaz. Onların yolu da AK Parti ile asla kesişmez. Herkesi muhabbetle bağrımıza basarak, eser ve hizmet siyasetimizi sürdürmekte kararlıyız. Şair ne diyor. Bağladım nefsimi, zincir yulara. Dünyayı duvara astım, gel de gör. Rahatı, huzuru attım kenara. Çileyi bağrıma bastım, gel de gör. Yürüdüm kel oldum, durdum göl oldum. Mazluma, mağdura kıvrak dil oldum. Zulüm sıcağında serin yel oldum. Yürekten yüreğe estim, gel de gör. Nefsimizi zincire vurmadan, rahatı, huzuru kenara atmadan mağdurun ve mazlumun sesi olmadan yürekten yüreğe esmeden, AK Parti'nin yürüttüğü davaya layık olamayız.
"TÜRK SİYASETİNE DAMGA VURDUK"
Gençlerimiz, kongrelerimizin en verimli vasıtalarıdır. Kongrelerimiz şahsi hesapların değil, Türkiye sevdasının Türk milletine hizmet etme yarışının yaşandığı zeminlerdir. Kongrelerimiz, halef ve selefin bir arada olduğu. Yol arkadaşlığının devam ettiği eski ve yeni ayrımının olmadığı kucaklaşma vesileleridir. 8. Olağan Kongre sürecimizi kanuni bir süreci yerine getirmekten ziyade, partiyi güçlendirmenin bir zemini olarak görüyoruz. Bir taraftan eski yol ve dava arkadaşlarımızla ahdimizi yenilerken, bir taraftan da yeni isimlerle kadrolarımızı takviye ediyoruz. Bugüne kadar ne kimseye vefasızlık yatık. Ne de statükocu olduk. Emektarlarımızın tecrübelerini gençlerimizin heyecanı ile birleştirerek tam 23 yıldır Türk siyasetine damgamızı vurduk. Bugün de yarın da aynı yolda yürümeye devam edeceğiz. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile birlikte ülkeyi yönetmek için ülkemizin yarısından fazlasının oyunu almamız gerekiyor. 85 milyon vatandaşımızdan biraz önce ifade ettiğimiz çok küçük bir kesim dışında herkesin gönlünü kazanmak zorundayız. Bu zamana kadar ki tecrübelerimiz bize, AK Parti ve Cumhur İttifakı dışında bu çıtayı aşacak hareket olmadığını gösterdi. Son mali seçimlerde arzu etmediğimiz bir neticeyi elde etmiş olsak da bunu bir yol kazası olarak kabul ediyoruz. Son seçimlerden çıkarttığımız dersler ışığında gereken düzeltmeleri her kademede yapıyoruz ve yapacağız. Teşkilatlarımızı güçlendirerek, politikalarımızı güncelleyerek yönetim tarzımızı geliştirerek önümüzdeki seçimlerde yeniden yüzde 50 çıtasının üzerine çıkacağımızdan şüphe duymuyorum. Yeter ki şöyle toparlanıp, kendimize gelelim. Misyonumuzun ne olduğunu hatırlayalım. Yeter ki, yüreğimizi ve kollarımızı milletimize açalım. Gerisinin kendiliğinden geldiğini zaten göreceksiniz. Aşkınan çalışan yorulmaz. Aşkla çalışan, aşkla koşan, davasına aşkla hizmet eden yorulmaz. Biz de aşkla, sevda ile samimiyetle çalışarak Türkiye Yüzyılı'nı adım adım inşa edeceğiz.
"SURİYE KRİZİ BUNLARIN FOYASINI ORTAYA ÇIKARDI"
Bölgemizde ve dünyada yaşanan her hadise omuzlarımızdaki yükün ne kadar ağır olduğunu bizlere hatırlatıyor. Son iki haftadır Suriye'deki gelişmelere bakmak bile AK Parti'nin, Cumhur İttifakı'nın Türkiye için ne manaya geldiğini anlamak için yeterlidir. Son 22 yılda muhalefetin, isabetli tavır sergilediği neredeyse tek bir uluslarası olay yok. Rusya - Ukrayna savaşında, Türkiye batıdan dışlanıyor diyerek, ülkemizi bu çatışmanın tarafı haline getirmek için adeta seferber oldular. Azerbaycan 30 yıllık işgalin ardından Karabağ'ı kurtarmak için harekete geçtiğinde en fazla tepki bizim muhalefetten geldi. Dönemin CHP Genel Başkanı çıktı, sanki kabahatmiş gibi Türkiye'yi Azerbaycan'a silah yardımı yapmakla suçladı. Libya krizinde aynı şekilde başkalarından evvel CHP ve şürekasından tepki gördük. Libya'da ne işimiz var? diyeni mi ararsın? Arap çölü deyip, insanları aşağılayanları mı arasınız? Suriye krizi zaten bunların tüm foyasını ortaya çıkarmıştır. Suriye meselesi, Türkiye'de kimin nerede durduğunu özellikle gösteren bir turnusol olmuştur. CHP'nin devrik genel başkanı Orta Doğu bataklığı diye oryantalist bir kavram uydurdu. Ne anlama geldiğinin kendisinin de bilmediği kavram üzerinden hem parti tabanını hem de kamuoyunu zehirledi, nefret tohumları ekti. Emperyalistlerin değirmenine su taşırcasına Türkiye'yi gönül ve kültür coğrafyasındaki kardeşlerinden koparmaya çalıştı.
"NEO NAZİLERİN GURBETÇİLERE YAPTIĞINI, BUNLAR SURİYELİLERE YAPTI"
MİT tırları kumpasında FETÖ'cü alçaklara destek verilmesinde, PKK'nın Suriye uzantısını masum göstermeye kadar her yolu denediler. Suriye'yi kan gölüne çeviren BAAS rejimini aklamak için vicdanlarını bile tatile çıkardılar. Ülkemize sığınan Suriyeli mültecilere yönelik nefret söylemlerini burada saymıyorum. Evini, yurdunu, ailesini, eşini ve dostunu kaybetmiş mazlumları sırf seçimde daha fazla oy almak için arsızca hedef gösterdiler. NEO Nazilerin Avrupa'daki gurbetçilere yaptıklarının benzerlerini CHP ve yandaşları Suriyelilere yaptı. Eski CHP yönetiminin partiye zerk ettiği bu zehir, yeni yönetimin söylem ve eylemlerini etkilemektedir. Suriye meselesinde açıkça çuvallamalarına rağmen, yanlışta ısrar etmeyi halen sürdürüyorlar. Kendi iç kavgalarına iç çekişmelerine ve ayak oyunlarına öylesine dalmış durumdalar ki, Türkiye'de neler oluyor? Bölgede neler oluyor? Dünyada neler oluyor? Haberleri dahi yok. Bir gün evvel Suriye'deki çözümünün Esed ile görüşmekten geçtiğini söylerken, ertesi gün Suriye bir diktatörden kurtuldu diyecek kadar yörüngesiz, omurgasız bir politika bataklığında çırpınıp, durdular" dedi.
Kaynak:Abbas Çakar
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.