ÇOCUKLARIN İÇİNDE...!
ÇOCUKLARIN İÇİNDE...!
Hani o çok bilinen ağlayan çocuk tablosu var ya, bu tabloyu nerede görsem benim de ağlamam gelir.
Hüzünlenirim, içim acılarla dolar.
Yürek yaralarım depreşir, hemen çocukluğuma dönerim.
Bir tablo deyip geçemem.
Bir dost ziyaretinde bu tabloyu bir kez daha gördüm.
Bir kez daha nevrim döndü.
Psikolojik tedavi görmek için gittiğim psikiyatrların çocukluğumu yeniden-yeniden anlattırmalarının nedenini bir kez daha anladım.
Çocukluğumuz çok önemli.
Ondan sonraki tüm yahatımızı çocukluğumuzun üstüne binaa ediyoruz.
Bu tabloyu İtalyan Ressam Bruno Amedio yapmış.
Bu tabloyu görünce bugün bir kez daha sokaklardaki kimsesiz dilencilik yapan çocukları hatırladım.
Anneleri, babaları tarafından cami avlularına, karakol kapılarına bırakılan çocuklar geldiler gözümün önüne.
Yetim, aç, çıplak, perişan olmuş çocukları düşündüm çok kötü oldum, moralim bozuldu, bunaldım, isyan ettim, ruhum parçalandı.
İnsan her yerde insandır.
Üstad Neyzen Tevfik bir düşkünler yurduna gider.
Tanıyanlar çıkar ney çalmasını isterler.
Bir süre çaldıktan sonra ney-i bırakır, ağlamaya başlar.
Umutsuzca bakışlarına dayanamaz insanların.
Bir ülkenin nasıl yönetildiğini anlamak isterseniz, çocukların yaşam kalitesine bakacaksınız!
Çocuklar hem geçmişin, hem geleceğin izlerini içlerinde taşırlar.
Şuan ülkemizin çocukları acınacak halde, per-perişandırlar...!
Bu ülkede milyonlarca çocuk açlık-çıplaklık içinde, hastalıklarla, kötülüklerle karşı karşıyadır...
Milyonlarca çocuk okullarda, ana kucağında olacağı yerde, atölyelerde insanlık dışı biçimlerde çalıştırılmakta.
Onbinlerce çocuk esrar, eroin kurbanı olmuş batakhanelere düşmüş haldedir.
Şuan isyan ediyorum, ruhum parçalanıyor, insanlıktan utanıyorum.
Bir lokma ekmek, bir bardak süt için ağlayan çocukların sesleri kulaklarıma geliyor...!
Evine ekmek alamayan, süt alamayan, ev kirasını, elektrik, su parasını ödeyemeyen ailelerin önünde mahcup olarak üzülen, inleyen Allah’tan canlarını almasını dileyen babaları - anneleri düşünüyorum.
Ve utanıyorum...!
Ekonomistler bu ülkenin gelir kaynaklarının 400 milyon insanı geçindirebileceğini söylüyorlar...
Ama işte 70 milyon insana yetmiyor.
Gerisini varın siz düşünün...!
Karşımda oturan delikanlı bana hayat hikayesini anlatıyor.
Ne annesini ne de babasını görmüş.
Onun hayatını yazmamaya söz verdim.
Tıpkı filmlerdeki gibi.
Bu ülkede, bu asırda hala kadınlar ve çocuklar ikinci sınıf insan sayılmakta ve hem fiziksel, hem ruhsal şiddet görmekteler.
Kız çocuklarının bazı bölgelerde halen eğitim görmeleri engellenmekte başlık parası karşılığında yaşlı ve varlıklı kimselere satılmaktadırlar.
Bazı cahil kimseler tarafından kadınlar kızlar mal mülk gibi algılanmaktadırlar.
Bireysel yaşam haklarına verilmemektedir.
Bugün bu ağlayan çocuk tablosu beni çileden çıkarttı, delirtti, kafam karışıktı iyice karıştı.
Evimin karşısında bir ev var şuan ona bakıyorum.
Yoksul birinin evi olduğu her halinden belli.
Soğuktan olsa gerek adam evinin penceresinin birini laylonla kaplatmış.
Dışardan bakınca bir gözü kör olmuş bir adama benziyor.
Kim bilir kaç çocuğu var bu adamın...!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.