Cesaret, cesaret, daha fazla cesaret
Bir yola çıktığınızda, gelecek beklentiniz ne olursa olsun yaşanacak süreçte nelerle karşılaşabileceğinizi tam olarak kestiremezsiniz. Edebiyat (her türünde) benzer duyguların yaşanarak görüldüğü bir alandır.
Yazın dünyası, öyküsünden romanına, şiirinden köşe yazısına kadar aslında bilinmezlikleri aydınlatan bir yolculuktur. Hiç hesapta yokken kendinizi içinde bulduğunuz bu dünyanın önemli bir parçası haline getiren düşünsel yeteneğiniz, sizi hızlı bir esintinin bazen de fırtınanın etkisiyle sürükler.
Genç arkadaşım Halil Yeni’nin toplumsal yaşam yolculuğundaki birikimlerinden oluşturduğu ve kapak ismini ‘’Fırtına rüzgar içinde’’ koyduğu şiir kitabını okudukça bu hisse kapıldım.
Sevgili Halil, ‘’Ağabey, kitabım hakkında bir şeyler yazmayacak mısın’’ diye sorduğunda, şiirlerini sadece bir kez okuma şansım olmuştu. Yanıtım, ‘’Bir kez daha sindirerek okumadan yazarsam, şiirlerin hakkında düşündüklerimi net olarak ifade edemeyebilirim. Bana biraz daha zaman tanı’’ olmuştu.
İşte şimdi zamanı geldi sanırım…
Halil’i tanıdığımda, 18 yaşının coşkusu ama dopdolu da bilinciyle hareket etmeye özen gösteren, dış dünyayla ilişki kurarken diline özen gösteren kapsayıcı bir kimlikle karşılaşmıştım.
Tanığı olduğum yıllarının başında, yazın dünyasına merakını gizlememişti. Kocaeli Demokrat Gazetesi’nin kuruluş döneminde kendisinin de yazmak istediğini söylediğindeki çekingenliği halen gözlerimin önünde. Ben de yazabilir miyim dediği ilk gün, ‘’Yazanların senden çok artısı yok. Önemli olan cesaret ve dili iyi kullanmaktır. Bir de, geniş bir perspektifle değerlendirme yeteneğine sahip olmaktır. Yolun açık sevgili kardeşim, yazman çok keyif verir’’demiştim.
‘’Fırtına Rüzgar İçinde’’ kitabını imzalayarak verirken, ‘’Yazınsal anlamda bana gösterdiğin yol ışık olmaya devam ediyor. Aydınlığın hiç sönmesin’’ ifadesini kullanarak, bana daha büyük sorumluluklar yükledi.
Bir süredir gazetemizde (farklı sayfalarda) sütundaşlık ediyoruz. Gerçekten bakış açısı net, dili güçlü, yorumu sıra dışı bir arkadaşımız.
İstanbul Tuzla’da bir fabrikada çalışıp, gönüllü muhabirlik ve yazarlık dayanışmasını da aksatmayan Halil Yeni, kendisini ‘’9-6 yollarında’’ bir emekçi olarak tanımlıyor. Ve, çok iyi biliyorum ki, bu kimliğinden memnun ve sürdürmekte de kararlı.
‘’Umut hep vardır sevdaya düşene’’ adını şiirinde de dediği gibi,
Bacasında tüttüğün yoksul evlerindedir umut
Grevinde gittiğin fabrika önlerindedir
Derin çektiğin sigaranın tütünündedir umut
Çünkü umut
Gözünü diktiğin
‘Az kaldı dostlar’ dediğin
Gelecek günlerdedir…
Şiirin bir bölümü bu dizelerden oluşuyor. Ve, Halil’in yol arkadaşlarıyla birlikte yaşama ne yüklemeler yaptığını, yanı sıra geleceğe olan tutkusuyla birlikte umudun hep diri tutulması gereğini anlatmaya yetiyor.
Ve, kitabın sonlarına doğru ‘’sus pus içinde bir sokak’’ adını verdiği şiirde de, Haziran ayaklanmasının dillere yerleştirdiği ‘’bu daha başlangıç, mücadeleye devam’’ sloganının altını dolduran türden ifadelerle kavgaya çağırıyor Halil.
O ifadenin bir bölümünde diyor ki;
Dışarıda yağmur,
Dışarıda soğuk,
Dışarıda biz,
Sokakta göz gözü görmez bir sis,
Pankarta yazılan koca bir yalnızlık kıyasıya kavgada,
Suspus içinde bir afiş,
Seni bekliyor ey insan,
Farkına varman için…
Yüreğine, beynine ve bilincine sağlık. Senin de dediğin gibi, ‘’bu daha başlangıç, mücadeleye devam.’’ Diğer eserlerinde, daha bir tutku yaratacağına inandığım dil akışında buluşmak umuduyla.