Tuncer Altunbulak

Tuncer Altunbulak

BEN DE BİR İNSANOĞLUYUM!...

BEN DE BİR İNSANOĞLUYUM!...

 

         Bakıcı kadına hangi hallerde ve neden gittiğimi, bana söylediklerinin bir faydasını görüp görmediğimi anlatacağım.

         Hafif  kilolu, orta boylu, köylü giyimli, beş çocuğu olan, 40 yaşlarında biriydi.

         Tuhaf olan, iki gözünün de şaşı olmasıydı. Gözlerinin şaşı olması ona müthiş bir gizemlilik katıyordu.

         Gerçekten gözleriyle beni çok etkilemişti.

         Anlatmaya kalkarsam, o iki deniz mavisi gözlerini anlatamam.

         Bir ara tavana bakıyordu. Zaten hep tavana bakıyordu ya….

         Sanki tavanda cinlerle, perilerle konuşup onlardan ilham alıyordu.

         O kadına gitmem için kız kardeşim aylarca ısrar etmişti. Kardeşim, kadının beni iyi edeceğine, kendisini inandırmıştı.

         İlk sözü, “çok acı çekeceksiniz” olmuştu.

         Refleks olarak ona “Ben bu dünyaya acı çekmek için mi geldim?” demiştim.

         Bu kadını bana çok övmüşlerdi. Dış ülkelerden gelen insanlar varmış. Stres, sıkıntı ve bunalım insanın gerçekten aklını ve mantığını köreltiyor.

         Öyle ki, yılandan bile medet umuyor insan.

         Gittim tabi. Gittim ve de boyumun ölçüsünü aldım.

         Elbette ki, hiçbir faydasını görmedim. Görmem için hiçbir neden yoktu zaten.

         Tıpkı psikiyatrlar gibi bir bekleme salonu vardı. Kimler yoktu ki?

         Kaynana-gelin davasından, eş aldatmalarına ve çocuğu olmayan ve daha bir sürü şeyler için.

         Çoğu panikataktı.

         Eşiyle olamayanlar, uyku uyuyamayanlar, halüsilasyon görenler vs.

         Sık sık “Ben neden buradayım?” diye kendimi eleştiriyordum. O dönem gerçekten çok kötüydüm. Dilencilere sokakta işi gücü olmayanlara para veriyor, onların hayır dualarını alıyordum.

         “Sokaktaki insanlar neden yanımdan hızlı hızlı geçiyorlar” diye kızıyordum. Sinirlenip bazılarına çarpıyor, yüzlerine sert sert bakıyor, “neden gülüyorsunuz?” diye içimden onlara kızıyordum.

         Bakıcı kadının bana “acı çekeceksin” demesi resmen çıldırtmıştı beni.

         İşte böyle!...

         Bazen hayat, insanı cam kırıklarının ve ateşin üstündü yürütür. Bazen de penceremizin önündeki güller gibi güzelleştirir, güldürür ve tüm güzelliklerini insanın önüne serer.

         Bakıcı kadının acı çekeceksin demesine kızmıştım ama yaşadığım olaylar, acılar onu doğruluyor büyüklükteydi.

         İnsan, çok garip bir varlık…

         Birbiriyle iç içe geçmiş, çok farklı düşünceleri, duyguları, heyecanları ve hayalleri birbirinin içinde barındırıyor.

         İnsan kendisini düşününce, gerçekten şaşıyor.

         Çoğu zaman yapabileceğim işleri yapamıyordum. Sonra da neden yapamıyorum diye aşağılık kompleksine giriyordum.

         Aynaya bakamıyor, kendi sesimden, suratımdan, yaptıklarımdan ve konuştuklarımdan nefret ediyordum.

         İnsan ailesi tarafından şekillenir derler.

         Benim ailemde benim gibi panikatak olan ve paranoya dürtüleri taşıyan, benden başka kimse yoktur.

         Bilim adamları yeni psikiyatrlar, bir insanı iyi tanımak istiyorsanız, çocukluğuna ineceksiniz derler ya…

         Çocukluğum çok kötü geçmiş.

         Doğduktan  bir yıl sonra yani daha süt bebesiyken babam beni babasına vermiş. Evde çocuk yokmuş, canları sıkılıyormuş.

         15 yaşına kadar annemden, sütünden, kokusundan ve sevgisinden ayrı yaşamışım.

         Geri aldıklarında bir daha da ailemle uyuşmamışım.

         Bundan sonra zaten toplumla, insanlarla da uyuşup anlaşamadım.

         Hayatım boyunca hep sinir, stres içinde, gergin yaşadım.

         Bir dönem, aylarca evden dışarı çıkmamışım.

         Gençliğimde yaşadığım bu dönem, orta yaşlılığımda ve bugün bile peşimi bırakmadı.

 

 

Bu yazı toplam 1233 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tuncer Altunbulak Arşivi